Sanat

KIZIL ÖLÜMÜN MASKESİ

İşte o zaman, gösterdiği bir anlık korkaklıktan utanmış ve öfkeden kudurmuş olan Prens Prospero hırsla atılıp bir çırpıda altı salonu geçti; ölesiye korkmuş olan kalabalıktan kimse peşine takılmadı. Prens, siyah salona doğru uzaklaşmakta olan yabancının peşinden, hançeri elinde seğirtti, onun bir metre kadar yakınına sokulmuştu ki o sırada kadife kaplı salonun diğer ucuna varan yabancı ansızın geri dönerek takipçisiyle yüz yüze geldi. Tiz bir çığlık işitildi; hançer parıltılar saçarak siyah halıya düştü ve ardından da Prens Prospero’nun ölüsü onun üzerine kapaklandı. O zaman, cümbüşçülerden kalabalık bir grup umutsuzluğun verdiği çılgınca bir cesaretle siyah salona doluşup, abanoz saatin gölgesinde bir heykel gibi kıpırtısız dikilmekte olan uzun boylu maskeli şahsı yakaladılar; ama hoyratça yakaladıkları kefenin ve ceset maskesinin arkasında elle tutulur hiçbir şey olmadığını gördüklerinde tarifsiz bir dehşetle solukları kesildi.

Kızıl Ölüm’ ün aralarında olduğunu o zaman anladılar. Geceleyin bir hırsız gibi içeri süzülmüş olmalıydı. Tüm davetliler, kanla nemlenmiş eğlence salonlarında birer birer yere serildiler ve yere serildikleri konumda umutsuzluk içerisinde can verdiler. Ve sonuncu konuğun ölümüyle abanoz saatin yaşamı da son buldu. Sehpalarda yanan ateşler söndü. Ve karanlık ve çürüme ve Kızıl ölüm her şeye, her yere egemen oldu.

Kızıl Ölümün Maskesi, Edgar Allan Poe

Ezgi Orhan

Poe’nun dehşetengiz öykülerinin karanlığı ile Miyazaki’nin rengarenk ve duygu dolu dünyasının arasında kalmış, yolunu bulmayı çok da umursamayan kayıp bir ruh. Neden yazar, neden çizer? Çünkü konuşmayı sevmez, anlatmayı da sevmez; ama hayal etmeyi sever. Gerçekleştirmeyi umursamadan hayal eder. Bunları da kağıda döker. İleride ait olamadığı bu dünyadan kaçıp Neverland’a yerleşmek, kitapları ve boyaları ile sonsuza dek mutlu yaşamak istemektedir. Ama şimdi katılması gereken bir karnaval var.

YAZAR HAKKINDA

Ezgi Orhan

Poe’nun dehşetengiz öykülerinin karanlığı ile Miyazaki’nin rengarenk ve duygu dolu dünyasının arasında kalmış, yolunu bulmayı çok da umursamayan kayıp bir ruh. Neden yazar, neden çizer? Çünkü konuşmayı sevmez, anlatmayı da sevmez; ama hayal etmeyi sever. Gerçekleştirmeyi umursamadan hayal eder. Bunları da kağıda döker. İleride ait olamadığı bu dünyadan kaçıp Neverland’a yerleşmek, kitapları ve boyaları ile sonsuza dek mutlu yaşamak istemektedir. Ama şimdi katılması gereken bir karnaval var.

Bir Yorum Yazın

3 + 6 =

2 Yorum

  • Koridorun derinliği… Son salona gelinmiş olması ve kızıl ölümden kaçacak hiç bir yerin kalmadığını bilmek… Prens Prespero kaçamadı.
    Poe’nun en sevdiğim öykülerinden biri… Daha çok Poe sahnesi görmek dileğiyle…