Söyleşiler

Burhan İlkılıç ile “The Substance” Üzerine Kısa Bir Sohbet

The Substance derin temaları ve güçlü görselliğiyle dikkat çeken, çok konuşulan bir yapım oldu. Sahne kompozisyonlarının ve renk kullanımının oldukça etkileyici olduğu aşikar. Film zaman ve mekân algısını sürekli sorgulatan bir yapıya sahip ki bu da gerçeklik algımızı manipüle etti. Sıkça başvurulan metaforlar ve simgeler ile bireyin yalnızlık, aidiyet ve toplumsal baskı arasındaki çatışması estetik bir anlatımla yansıtılırken; sessizlik ve boşluk anları da bize bir ‘duraksama’ alanı sundu. Peki ben size soruyorum arkadaşlar: Yönetmen kesinlikle bilinçli görünen bu tercihleriyle ne tür bir düşünceye kapı aralamak istedi, bir düşünün…

Ben merak ettiklerimi analizlerini yakından takip ettiğim, felsefe öğretmeni, sanat metinleri uzmanı ve sinema analisti olan Burhan İlkılıç hocama sordum. Gerçekleştirdiğimiz bu kısa söyleşide; filmin ontolojik çatışmaları, bilinçaltı sembolleri, mitolojik göndermeleri ve teknolojinin insan üzerindeki etkilerini ele aldık. Filmin bıraktığı izler üzerine konuştuk. İyi yolculuklar 🙂

"The Substance" filminden bir sahne

“The Substance” filminden bir sahne

Söyleşi

Gizem: “The Substance” üzerine düşünürken filmin karakterleri arasındaki ontolojik çatışmalar dikkat çekici. Bu noktada insanın varoluşsal çelişkileri üzerine nasıl bir yorum yapabilirsiniz? Sizce film insanın kendisini ve çevresini algılayış biçimi üzerinden ne gibi mesajlar veriyor?

Burhan İlkılıç: Jean-Paul Sartre‘nin meşhur “Cehennem başkalarıdır” (L’enfer, c’est les autres) sözü, “Başka insanlar kötüdür, hepsinin canı cehenneme; önemli olan kişinin kendisidir” anlamına gelmez. Aslında, “İnsanın kendisine başkalarının gözünden bakması cehennemdir” anlamını taşır. Sartre’ye göre bu durum bir tür tutsaklıktır. İnsanın doğuştan bir özü olmadığını ve kendi özünü kendisinin oluşturduğunu savunur, ancak yaşadığımız coğrafya, tarihsel süreç ve sosyoekonomik düzey biz farkında olmadan kimliğimizi şekillendirir.

Özellikle erkek egemen sistem güzellik anlayışımızı dahi belirlemektedir. 1960’lardan günümüze dek feminist hareketler bu algıya karşı mücadele verse de güzellik ve fitness endüstrisi 50 milyar dolarlık bir ciro ile ana akım sanat ve kültür endüstrisine yön vermeye devam ediyor.

En yüksek puanları alan doktorlar estetik ve plastik cerrahi bölümlerini tercih ediyor ve estetik cerrahi yaşı 18’e kadar düşmüş durumda. Dünyanın farklı ülkelerinden pek çok insan uygun fiyatlı operasyonlar için ülkemize geliyor; ne yazık ki bazıları ameliyat masasında hayatını kaybediyor.

Gizem: Filmdeki psikolojik derinlik ve bilinçaltı semboller oldukça belirgin. Bu yönüyle seyircinin zihninde nasıl bir psikolojik etki bırakmayı amaçlıyor olabilir? Sizce bilinçdışı ve rüya sembolleriyle izleyiciyi etkilemenin filmin anlatısına katkısı nedir?

Burhan İlkılıç: Jung, ortak bilinçaltı ve arketiplerin insanın derin psikolojik yapısında evrensel bir yere sahip olduğunu savunur. Joseph Campbell ise mitolojideki evrensel ögelerin, insanın “erginleşme” yolculuğunda ona rehberlik eden önemli unsurlar olduğunu belirtir. İlk çağlarda şamanlarda ve din adamlarında gördüğümüz bu semboller günümüzde sinema ve bilgisayar oyunları gibi modern mecralarda karşımıza çıkar. “The Substance” filmi de bilinçdışı ve rüya sembolleriyle izleyicinin zihninde arketipsel bir etki yaratmayı hedefleyen, insanın içsel yolculuğuna rehberlik eden bir anlatıdır.

Gizem: “The Substance” insanın teknolojiyle kurduğu ilişkiyi nasıl yorumluyor? Bu bağlamda teknolojinin kimlik ve kişilik üzerindeki etkilerini film hangi temalarla ve simgelerle ele alıyor? Sizce bu eleştiriler izleyiciye nasıl bir farkındalık kazandırmayı amaçlıyor?

Burhan İlkılıç: Filmde kullanılan bu ögeler resim sanatında başlayan metafor kullanımını sinemaya taşır. Sanatçılar özellikle; Rabelais‘nin “Gargantua”’sı ve “Don Kişot”.

Gargantua

Kitabın 1537 tarihli basımının iç kapağı

Gargantua

Gargantua’nın eğitimine dair bir illüstrasyon

Resimde ise Hieronymus Bosch’un “Dünyevi Zevkler Bahçesi” ve “Deliler Gemisi” gibi örneklerde olduğu gibi kilise ve krallık otoritesine karşı eleştirel bir duruş sergilemiştir. Bu tür eleştiriler Avrupa’da resimlerin parçalanmasına ve sanatçıların sürgüne gönderilmesine yol açmıştır; tıpkı Dante’nin “İlahi Komedya”’sı gibi.

Hieronymus Bosch, Dünyevi Zevkler Bahçesi

Hieronymus Bosch, Dünyevi Zevkler Bahçesi

 

Hieronymus Bosch, Deliler Gemisi

Hieronymus Bosch, Deliler Gemisi

Body horror türü ise “Frankenstein” ile başlayıp geçen yılki “Poor Things” filminde feminist bir beden perspektifinden işlenmiş ve insanın kendi kopyasını yaratma arzusuna dikkat çekmiştir. “Dolly” isimli koyunun klonlanmasıyla başlayan etik ve dini tartışmaların artık estetik alanda da kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Yönetmenin kısa filmi “Reality” de bu konuya değinerek herkesin birbirine benzediği, güzelliğin ortadan kalktığı bir dünya çizmiştir; bu Baudrillard’ın “güzelliğin yitimi” fikrini sinemaya aktaran bir yansımadır. Ancak Bukowski “Ne mutlu çirkin olana; çünkü onu seven, gerçekten onu sevdiği için sever,” diyerek bu modern estetik kaygıya eleştirel bir bakış sunar.

Gizem: Sinematografik anlatım dili ve sahne tasarımlarının filmdeki hikayeyi taşıyıcı bir rolü var. Filmin görsel dilinde size göre öne çıkan unsurlar neler? Özellikle sanat yönetiminin karakterlerin içsel çatışmalarını yansıtma konusunda nasıl bir katkısı var?

Burhan İlkılıç: Filmde sinema ve edebiyat tarihinden onlarca filme ve kitaba yapılan göndermeler, izleyicide bir aşinalık duygusu yaratır ve filmin içine daha kolay girmemizi sağlar. Özellikle alt metninde yer alan mitolojik öğeler meraklı sinefiller için keşfedilmeyi bekler; bu izleyiciye adeta katman katman çözülmesi gereken bir “Da Vinci Şifresi” sunar. Bu bağlamda günümüz sineması disiplinler arası çalışmalarla daha derinlikli bir boyuta ulaşmaya devam ediyor.

Örneğin, “Kare” filminin yönetmeni (Ruben Östlund) modern bir kavramsal tasarım sanatçısıdır.

Kare filmi afişi

Kare filmi afişi

Aynı şekilde, “Tanrı’nın Unuttuğu Yer” filminin yönetmeni de bu tarza sahip bir anlatım dili kullanır. Türkiye’de de Metin Erksan ve Tayfun Pirselimoğlu gibi yönetmenler, benzer şekilde katmanlı yapıda eserler sunarak sanat yönetimini karakterlerin içsel çatışmalarını yansıtmada etkin bir şekilde kullanır.

Burhan İlkılıç

Teşekkürler Burhan Hocam…

Not: Burhan İlkılıç aktif olarak YouTube’da Tufan Şimşekcan ile film okumaları yapıyor. İlgilisi için oldukça ufuk açıcı ve eğlenceli bir kanal.

Bonus: 🙂

Diğer söyleşiler için tıklayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir:

BURHAN İLKILIÇ’LA SİNEMA ÜZERİNE

Beyza’nın Dördüncü Mektubu (The Substance Film İncelemesi)

Gizem Karatepe

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

YAZAR HAKKINDA

Gizem Karatepe

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

Bir Yorum Yazın

+ 77 = 82