“Herkes rüya görür. Ama sadece bazıları hatırlar rüyalarını, hatırlayanların çok azı onları anlatır, kâğıda dökenlerse daha da azdır. İhanet edeceğini bile bile (ve bunu yaparken mutlaka kendinize de ihanet edersiniz) insan niye rüyalarını yazmaya kalkar ki?” diye başlıyor söze yazar, “Gördüğüm rüyaları kayda geçirdiğimi sanıyordum; kısa süre sonra fark ettim ki, meğer sırf yazmak için rüya görür olmuşum.”
Perec okurken asla tekrara düşmezsiniz. Perec, kitaplarında okuru hep şaşırtacak biçemler yakalama ve kullanma konusunda da başı çeken bir yazardır. Oulipo Topluluğu’nun* bir üyesi olması da bundandır belki. Genel olarak otobiyografik öğeler de kattığı yazma işini “sürekli yürümek” diye nitelendiriyor. Yeni oyunlar, arayışlarla ve rüyalarla devam ettirdiği yolculuğunda peşinden sürüklenirken rüyaların evrensel olduğunu düşünüyorum. Değişen yalnızca şeylerin isimleri.
“Kurmaca bir anlatıda dile dökülen nedir? Anlatılanlar sonuçta, daha en baştan dille, dil içinde tasavvur edilmez mi hep? Dil içinde vücut bulmadan, dile dökülebilmiş bir şey var mıdır?” Georges Perec işte böyle bir sınav koyuyor önüne: Kolay dile gelmeyen bir şey olan rüyaları kaleme almak… Perec, 1968-1972 arasında bir deneye girişir ve farklı bir edebiyat türü yaratmak istercesine rüyalarını kayda geçirir. Diğer kitaplarından tanıdığımız tekniklerin, bulmaca ve oyun merakının kendini gösterdiği bu rüya anlatılarında yazarın kitaplarına ışık tutacak ipuçları bulmak da mümkün. Karanlık Dükkân, özel bir yazarın iç dünyası için bir “cümle kapısı”
Neticede, bir rüyasını anlatırken, “gördüğüm rüyada…,rüya gördüm ve rüyamda… gördüm,” girizgâhıyla söze başlayarak rüyasını anlattığını işaret eden kişi, bilinçli olarak şekil vermediği veya etkilemediği, “Ben”in (edebî açıdan anlatıcının) denetimine tabi olmayan bir şeyleri anlattığını iddia ediyor demektir. Perec, bu durumun tamamen farkında olarak rüya metinlerini anlatmadan önce “Bu rüyalardan -fazlasıyla görülmüş, fazlasıyla işlenmiş, fazlasıyla yazılmış bu rüyalardan- daha fazla ne bekleyebilirdim ki?” çözümünü yine aynı cümlenin devamında, Freud’un “rüyalar kral yoludur” sözüne atıfta bulunarak önümüze koyar. “Onları uyanıkken, gözlerim açık kat etmem gereken kral yolunun kapılarına adak olarak bırakılacak metinler demeti haline getirmekten başka.”