İncelemeler

“Cruella” Film İncelemesi

Cruella filmi, Dodie Smith‘in romanı “101 Dalmaçyalı”  ve Walt Disney‘in animasyon filmi “101 Dalmaçyalı”’da  tanıtılan, incecik silüeti, yarısı siyah, yarısı beyaz saçları, dev kürkü ve ağzından düşürmediği upuzun sigarasıyla karşımıza çıkan “Cruella de Vil” karakterine dayanıyor. Filmin yapımcılığını yine “Walt Disney Pictures” üstleniyor.

Disney’in yeni bir şeyler denemeye çalıştığını ve Cruella’nın diğer Disney filmlerinin aksine daha karanlık ve gerçekçi olduğunu söyleyebilirim. Oradan buradan büyüler, uçan yaratıklar çıkmıyor, gerçeğe yakın bir hikaye anlatılıyor. Disney, bunu da kendi tarzında yapıyor: Masalsı!

Döneminin punk anlayışını ve modadaki değişim rüzgârlarını “Cruella ve Baroness” üzerinden bir dönem festivali gibi işliyor.

Öncelikle belirtmek istediğim şey: Filmdeki en iyi şeyin kostüm tasarımları olduğu… Şahane! Hayallerinin peşinden giden Estella(Cruella) için, şık bir kötü için (denebilirse) çok özen gösterilmiş ve ortaya gerçekten iyi bir iş çıkmış. Bütün karakterlere baktığınızda, aynı zamanda nefis bir defile izliyorsunuz.

Müzikleri çok sevdim. 70’li yılların çok sevilen punk ve rock şarkılarını dinliyoruz. Benim için müzikler filmi daha da zenginleştirmiş. The Doors, Queen ve The Clash gibi büyük isimlerin yanı sıra tema müziği olarak kullanılan Florence and the Machine’den “Call me Cruella” kesinlikle dikkat çekiyor. İki ayrı Sex Pistols göndermesi hikâyenin içerisine muazzam bir şekilde yediriliyor. İlki, punk kültürünün imza cümlelerinden “No Future”ın “The Future”a dönüştürülmesi, ikincisi ise “God Save The Queen” (Tanrı Kraliçeyi Korusun) cümlesiyle aynı kültürel atfa sahip bir başka cümle olan “The King is Dead, Long Live The King!” (Kral öldü, Yaşasın Kral!) cümlesinin yapımın içinde sentezlenerek “The queen is dead, long live the queen!” şeklinde karşımıza çıkması… The Stooges’ın “I Wanna Be Your Dog” şarkısının cover‘ı da doğrudan punk tonu taşırken, filmin soundtrack listesi punk olmasa da benzer esintileri yaşatan nice dönem şarkısını kapsıyor.

Not: Cruella isminin İngilizce “zalim” anlamına gelen “cruel” kelimesinden türediğini ve karakterin ikinci isim olarak kullandığı de Vil’in İngilizce “şeytan” anlamına gelen “devil” kelimesinden geldiğini de söyleyelim. Keza Cruella’nın ikonik arabası siyah beyaz bir “Panther de Ville”.  Benzer bir gönderme, Hellman(Baroness’in soyadı) Hall’un isminden “-man” hecesinin atılmasıyla “Hell Hall” (Cehennem Konağı) isminin ortaya çıkmasıyla da yapılmış durumda. Kısacası, Cruella’nın özünde kötü olmasından ziyade, hayatı boyunca karşısına çıkan engellere direnen Estella’nın kendisine yarattığı bir savunma mekanizması olduğunu anlıyoruz.

Bu filmde,

Cruella de Vil sandığınız kişi değil!

Bu Cruella’nın hikayesi ama farklı bir evreninin farklı bir Cruella’sı…

Bu filmde köpeklerden kaban yapan cani Cruella de Vil yok!

Klasik Dalmaçyalı köpeklerinin çalınması şeklindeki bir olay örgüsü ile karşılaşmıyoruz. Yapım, hikayeye en baştan başlıyor. 1960’lı yıllarda başlayan film, karakterin doğumu ile başlıyor. O zamanlar adı Estella… Estella’nın Cruella de Vil dönüşümüne, karanlık ve aydınlık tarafına, narsistliğinin özündeki travmaya ve zekasının nasıl işlediğine tanıklık ediyoruz. Annesinin trajik ölümüyle – dalmaçyalı köpeklerden neden nefret ettiğini de burada anlıyoruz- yalnız kalan Estella’nın sokaktaki yeni arkadaşlarıyla (Jasper ve Horace) hırsızlık yaparak (usta ve eğlenceli bir şekilde) hayatta kalma mücadelesini ve yetişkinliğe geçişini büyük bir keyifle izliyoruz.

Estella’nın kendini ifade biçimi cesur ve dahice(!) tasarımlarıyla oluyor. Yaşadığı zorluklardan sonra “Baroness”le çalışmaya başlıyor. “Baroness” karakterinin inşası ise takdire şayan. Baroness, Estella’nın kendi kişisel Cruella’sı, dönemin ünlü modacısı ve narsist kişiliği gözümüze sokulan bir karakter.

Estella, Baroness onun tasarımlarına göz koyduğunda sömürülmeye dayanamıyor ve Cruella ortaya çıkıyor. Cruella’nın bir nevi Estella’nın karanlık tarafı, bastırmayı başaramadığı gölgesi olduğunu anlamaya başlıyoruz. Bundan sonrasında da Cruella bir sahne adına dönüşüyor. Baroness’in defilelerini ve etkinliklerini basıp, olağanüstü kıyafetlerle ve korsan performanslarla ilgiyi üstüne çekiyor. İkili arasında her anlamıyla bir savaş başlıyor.

Filmin sonlarına doğru Cruella’nın neden onun çizimlerine el koyan, ona kendini korkunç hissettiren patronuna sinir olduğunu anlıyoruz ve bu yükseliş hikayesine bir de intikam eşlik ediyor.

Hikayesini iyi işleyen, sizi yormayacak, sakin Pazar gündüzlerinize eşlik edecek bir film arıyorsanız bir bakın derim. Yapılan eleştirilere rağmen bence film lezzetiyle dolup taşıyor ve filmin bütünüyle büyük bir enerjiyle yönetildiğini görüyoruz. İzlemesi zevkli ve karanlık!

Not: Kostümleri ve kendine özgü tarzı sayesinde “Artie” de filmdeki en göze çarpan karakterlerden biri. Akıllı köpekler Buddy ve Wink’i de unutmayalım…

 Katıldığım Eleştiriler

Stüdyodan yönetmene herkes, karakterin ismine odaklanmış ve daha ileriye bakmamışa benziyor. Sanki birkaç popüler detayı bir araya getirip senaryoya pek de derinlik katmamayı seçmişler gibi.

Filmin bir diğer değersizleştirdiği şey de punk hareketi. Tüm bu tutarsızlıklarının ve sahne şovlarının arkasında ve büyük bir başkaldırıya tanıklık ediyor gibi bir havaya giriyoruz. Ama Cruella, aslında bu karşıt kültürleri de bir şekilde yalnızca göze ve kulağa hitap eden bir hoşluğa indirgiyor. Yani müziğin içinden o müziğin doğmasına sebep olan koskoca bir hareketi çıkarıyor ve bir detay ve dekor gibi kullanmayı seçiyor.

Stone’un bir röportajında anlattığına göre Disney, Cruella’nın ikonik sigarasını kötü örnek olmaması için filme koymamayı seçmiş. Belli ki sigarayla beraber, karaktere dair onu zenginleştiren birçok karanlık detay ve derinlik de filme girememiş.

Film, yazarların amaçladığı kadar çekici olmayan ve bazen gereksiz hissedilebilen oldukça fazla anlatım içeriyor. Ayrıca, köpekleri kaçırıp onları bir paltoya dönüştürecek bir karaktere seyircinin sempati duyması gerektiği fikri de herkese uymuyor.

Not: Cruella her ne kadar yeni bir karakter olmasa da, beyazperdede kendisine çok fazla yer bulamadı. Disney’in yeni karakterlere, filmlere her zaman ihtiyacı olduğunu düşünürsek…

Kaynaklar:

Dadanizm

Filmloverss

KayıpRıhtım

Gizem Akın

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

46

YAZAR HAKKINDA

Gizem Akın

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

Bir Yorum Yazın

+ 4 = 13

1 Yorum

  • 101 Dalmaçyalı dan böyle vamp çıkacağı hiç aklıma gelmezdi, hanımefendi ile tanışmış oldum ?