Kültür

ROBERT MCCRUM’UN ENLER LİSTESİ SON 20

Robert McCrum, iki yıl süren dikkatli bir incelemenin ardından, İngilizce yazılmış en iyi 100 romanı seçti.

Dördüncü listenin devamıdır…

81-The Golden Notebook, Doris Lessing (1962)

Altın Defter

Doris Lessing, kendisine büyük ün sağlayan Altın Defterle, Fransa’nın en saygın ödüllerinden Médicis Ödülü’nü yabancı roman dalında almıştı. Roman, birçoklarınca feminist hareketin başyapıtı olarak kabul edilmiş, Lessing ise kişisel ve siyasal kimliğini aramakta olan bir kadının derinlikli öyküsünü anlattığını ileri sürerek bu görüşe uzak durmuştu.

82-A Clockwork Orange, Anthony Burgess (1962)

Otomatik Portakal

Anthony Burgess’in distopik klasiği, Stanley Kubrick’in parlak film uyarlamasının gölgesinde kalmayı reddederek hala ürkütmeye ve kışkırtmaya devam ediyor.

Yazar kitabı hakkında; Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum… demiştir.

 

 

83-A Single Man, Christopher Isherwood (1964)

Tek Başına Bir Adam

George, Kaliforniya’da bir üniversitede ders veren elli yaşlarında, İngiliz asıllı bir profesördür. Öğrencilerine yaşı ve İngilizliği, toplumun geri kalanına ise eşcinselliği nedeniyle yabancılaşmıştır.

84-In Cold Blood, Truman Capote (1966)

Soğukkanlılıkla

Capote, Kansas’ta cezaevinden yeni çıkan iki kişinin orta sınıf bir Amerikan ailesinin tüm fertlerini öldürmesiyle başlayan sürecin izini sürer. O gün için yalnızca küçük bir gazete haberi olan ancak sonrasında tarihe “nedensiz” işlenmiş en vahşi cinayetlerden biri olarak geçen Clutter davasının ayrıntılarını öğrenmek üzere, Bülbülü Öldürmek kitabının ünlü yazarı Harper Lee ile birlikte gittikleri Kansas’ta, faillerin idamına kadar devam eden bir araştırmanın içinde bulur kendini. Aile yakınlarıyla, soruşturmayı yürüten dedektiflerle, cezaevindeki mahkûmlarla yıllarca süren görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan bu roman, gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme alınmış ilk edebi eser olarak da literatüre geçer.

85-The Bell Jar, Sylvia Plath (1966)

Sırça Fanus

Amerikalı şair ve yazar Sylvia Plath’in Ocak 1963’te Victoria Lucas takma adıyla yayımlanmış tek romanıdır. Plath’ın intiharından sonra gerçek ismiyle yayımlanmış ve büyük ilgiyle karşılanmıştır.

Bir kadının toplumsal baskı karşısında kimliğiyle mücadele ettiği, Amerikan feminizminin anahtar bir metnidir.

McCarthy döneminin toplumsal sorunlarının ortasında bir üniversitelinin bunalımlı yaşantısına eğilen yarı otobiyografik romanda kişi ve yer isimleri değiştirilmiştir. Plath’ın annesi, kitabın ABD’de yasaklanması için girişimde bulunmuş ancak başarılı olamamıştır.

86-Portnoy’s Complaint, Philip Roth (1969)

Portnoy’un Feryadı

Philip Roth, erkekliğin kitabını yeniden yazdı. Histerik, kurnaz, hesaplı, korku ve beklentilerle dolu, ama çok da kıvrak, cazibeli, hatta cilveli bir kitap bu – neredeyse “öteki”nin kitabı ve her erkek gibi başındaki asıl bela, sonu gelmez istekleriyle ona dünyayı dar eden “koca kafalı canavar”dır. Bir türlü yatıştıramadığı canavarı ile annesinin demir pençesi arasında sıkışıp kalan Portnoy, bu uzun feryadıyla çağdaş edebiyat tarihinin en kıvrak, en keyifli, en edepsiz monologlarından birini yaratıyor.

87-Mrs Palfrey at the Claremont, Elizabeth Taylor (1971)

Elizabeth Taylor’ın, yaşlılıkta eksantrikliğin zarif bir şekilde çizilen karakter çalışması, 60’larda şekillenmekte olan değişimlerle yüzleşen savaş sonrası kibar İngiliz yaşamının keskin ve esprili bir portresidir.

(Türkçede yayımlanmadı)

88-Rabbit Redux, John Updike (1971)

Tavşan Dibe Vurdu

Günlük hayatımızı kontrol eden saplantılar, bizim ve uzak ya da yakın çevremizdeki insanların kafasından geçen düşünceler bu parlak romanda müthiş bir ayrıntı zenginliği içinde keşfediliyor. Çağımızın en büyük edebi kahramanlarından tavşanın toplam dört ciltlik serüvenlerinin ikinci kitabı…

89-Song of Solomon, Toni Morrison (1977)

Süleyman’ın Şarkısı

Tahakkümden kurtulmaya, ırkçılığın sosyal dokuya işlemiş tezahürleriyle baş etmeye çalışan siyahilerin mücadelesinden bir kesit sunan, acı gerçekler ve efsanelerle örülü bu hikâye, Afro-Amerikalı kimliği keşfetmenin ve köklere dönmenin dolambaçlı yollarını arşınlıyor.

Kadim söylenceler ve kutsal kitaba dair bilgece anıştırmalarla bezeli Süleyman’ın Şarkısı’nın cehalet, adaletsizlik ve ayrımcılığın sonuçlarına dair uyarısı Morrison’ın derinlikli üslubuyla daha da zenginleşiyor.

90-A Bend in the River, VS Naipaul (1979)

Nehrin Dönemeci

Nehrin Dönemeci, okurların Gerillalar ve Taklitçiler ile tanıdığı Trinidad asıllı İngiliz yazar V.S. Naipaul’un Türkçe’deki üçüncü ve eleştirmenlere göre de “en güzel” romanı… Ünlü yazar, yine, çok iyi bildiği Afrika’yı anlatıyor bu romanında. The Times’in yazdığı gibi “Kayda değer hiçbir şeyi gözden kaçırmayan üstün nitelikli bir yazar”dan usta işi ilginç bir roman.

91-Midnight’s Children, Salman Rushdie (1981)

Geceyarısı Çocukları

“Uzaklığından ötürü geçmiş somut ve anlamlı görünür, oysa bugüne yaklaştıkça herşey gitgide daha inanılmaz görünmeye başlar,” diyor Salman Rushdie, “kendinizi büyük bir sinemada farzedin, önce en arka sırada oturuyorsunuz, sonra sıra sıra öne doğru ilerleyip neredeyse burnunuzu dayıyorsunuz perdeye. Oyuncuların yüzleri ağır ağır oynaşan zerrelere dönüşüyor; küçük ayrıntılar devasa boyutlara ulaşıyor, yanılsama çözülüyor – daha doğrusu yanılsamanın kendisinin gerçeklik olduğu ortaya çıkıyor.”

92-Housekeeping, Marilynne Robinson (1981)

Gölün Evi

Burası “devasa boyutlardaki tabiatı ve abartılı havasıyla ıslah olan bir de üstüne, bütün insanlık tarihinin başka bir yerde gelişmesinin farkındalığıyla bir kez daha ıslah olan bir kasaba.” Ruth ve Lucille’in yetişkinliğe adım atarken yaşadığı zorluklar; kaybın bedelini, mücadeleyi, faniliğin tehlikeli ve derin anaforunu çok güzel bir şekilde aydınlatıyor.

93-Money: A Suicide Note, Martin Amis (1984)

Para: Bir İntihar Mektubu

Hem bir roman hem de kafa karıştıran sarsıcı, sembolik bir intihar mektubu. Martin Amis’in en provakatif romanı. Modern dünyayı kasıp kavuran para hırsının, alkol, uyuşturucu, porno ve fast food bağımlılığının vahşi öyküsü. Bu kitlesel felaketin antikahramanı John Self ise aslında biziz. Hepimiz en az onun kadar kötüyüz. Hakikatin karanlık ve ürkütücü olduğunu kabul etmeye hazır olanlar için yazıldı.

94-An Artist of the Floating World, Kazuo Ishiguro (1986)

Değişen Dünyada Bir Sanatçı

Karakterlerin gerçek niyetleri daima incelikle ele verildiğinden, her biri ancak biz okurlar kadar ‘esrarlıdır’. Gerilim daima had safhadadır. İşte bu yüzden, Kazuo Ishiguro yalnızca iyi bir yazar değil, aynı zamanda mükemmel bir romancıdır.

*The New York Times*

Ishiguro, rüzgârın estiği yöne dönmek istese de itibarını yitirmenin ağırlığını hisseden bir adamın kendini haklı çıkarma çabasını, bahanelerini ve avuntularını inandırıcı bir dille aktarıyor.

*London Review of Books*

Bu kitabı her okuyuşumda, Ono’yu –ve dünyayı– hafifçe değişen bir ışıkta görüyorum.

*Tan Twan Eng, Independent*

95-The Beginning of Spring, Penelope Fitzgerald (1988)

Fitzgerald’ın Bolşevik devriminden hemen önce Rusya’da geçen öyküsü henüz Türkçede yayımlanmadı.

96- Breathing Lessons, Anne Tyler (1988)

Maggie Moran ile tanışın. Elli yaşına yaklaşan evli ve iki çocuklu olan Maggie ve kocası, bir sıcak yaz gününde bir arkadaşının cenazesine katılmak için Baltimore’dan Deer Lick’e giderler. Yolculuk sırasındaki beklenmedik olaylar, Maggie’nin iyimserliği ve diğer insanların hayatlarını çözme ve onları aşık olmaya istekli olma konusundaki bitmez tükenmez tutkusu anlatılır.

(Türkçede yayımlanmadı)

97-Amongst Women, John McGahern (1990)

Bir zamanlar İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nda subay olan Moran, artık bir dul ve iki oğluyla üç kızını büyüttüğü küçük bir çiftlikte geçimini sağlamaktadır. Ailesini fazlasıyla yakın olmaya çalışarak kontrolü elinde tutuyor. Ancak çocukları büyüdükçe ve bağımsızlık aradıkça ve geçen yıllar onlarla birlikte şaşırtıcı değişimler getirdikçe Moran, bir denge bulmakta zorlanıyor.

(Türkçede yayımlanmadı)

98-Underworld, Don DeLillo (1997)

Hem postmodernist hem de postmodernizme bir tepki olarak tanımlanan nükleer silahların yayılması, israf ve bireysel yaşamların tarihin akışına katkısını ele alıyor.

Ulusal Kitap Ödülü’ne aday gösterilen ve Pulitzer Ödülü için son listeye alınan Underworld, DeLillo’nun en büyük başarısı olarak kabul edilir.

(Türkçede yayımlanmadı)

99-Disgrace, JM Coetzee (1999)

Utanç

Romanda Lurie’nin kişisel öyküsü ile Güney Afrika’nın öyküsü iç içe geçiyor; beyazıyla siyahıyla bütün Afrikalıların bildikleri kuralların tümü tersine dönüyor, çarpıtılıyor. Utanç, aslında insan olmanın ne anlama geldiğini arayan bir roman. J.M. Coetzee, insanın içine işleyen gerçekleri yalın ama vurucu bir üslupla dile getirirken yaşayan en iyi romancılardan biri olarak anılmayı hak ediyor.

100-True History of the Kelly Gang, Peter Carey (2000)

Kelly çetesinin tarihine dayanan bir roman ve Türkçede yayımlanmadı.

 

Kaynakça:

https://www.theguardian.com/books/2015/aug/17/the-100-best-novels-written-in-english-the-full-list

Gizem Akın

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

YAZAR HAKKINDA

Gizem Akın

Bana bu kimliği yaz deseniz, birinci tekille yazılmış sıkıcı bir durum öyküsü yazarım. Anlat deseniz, anlatamam.

Bir Yorum Yazın

1 + 1 =

4 Yorum