İncelemeler

Marlen Haushofer – Duvar (Die Wand) Kitap İncelemesi

25 Kasım’da başlayıp “Bugün, yirmi beş şubatta, raporumu sona erdiriyorum. Tek bir yaprak kağıt kalmadı,” diyerek sonlandırmaya başladığı “rapor”u okumayı tesadüfen 20 Kasım’da tamamladım.

Kitaba ilişkin araştırma yaparken dilimize çevrilmeyen diğer kitaplarından bazılarının adının “Tavan Arası”, “Duvar Kağıdı Kapısı” olduğunu öğrendim. Yazarın soyadının anlamı da “ev sahibi” olsa da pek çok kadın yazar gibi değil; kendine ait bir odası, bir masası bile olmadan mutfakta yazdığını öğrendim. Kadın yazar olmanın hallerini ve sorunlarını otobiyografik unsurlarla bezeli yapıtlarında ele almış. Entelektüel/yazar kimliği ile anne/çalışan kadın kimliğini ikiye bölünmüş olarak yaşamış. İlginç bir yaşam öyküsü bırakmış bize.

Marlen Haushofer

Marlen Haushofer

Yazarın kitabından uyarlanan "Die Wand" filminden bir sahne

Yazarın kitabından uyarlanan “Die Wand” filminden bir sahne

Die Wand film önerisini yaptığımda roman ve film için inceleme yazacağımı ilan etmiştim. Romanı okumayı ancak şimdi tamamlayabildim. Daha önce okuduğum makaleleri ve tezi yeniden gözden geçirdim. Yapıtın hak ettiği değeri bulması ise yayınlandıktan yıllar sonra ve ne yazık ki yazarının ölümünden sonra gerçekleşmiş. Filme aktarılması mümkün olmadığı düşünülen roman yıllarca süren bir uğraşla beyaz perdeye aktarılmış. Haushofer’in derin ve katmanlı anlamlar ve psikolojik boyutlar içeren ve bu nedenle de filme uyarlanamaz diye düşünülen “Die Wand” romanı akademik bir teze konu olarak da insanların ilgisini çekmiş.

Romanın farklı okumalara açık olduğu inceleyen pek çok yazar tarafından belirtilmiş. İster otobiyografik izlerin peşinde, ister distopik/bilim kurgu tarzı şeklinde, ister feminist bir bakış açısıyla, isterseniz de psikanalitik bir roman olduğunu düşünerek okuyun. Tat almamanız mümkün değil!

Yazımı Gisela Ullrich’in önsözünden alıntılar yaparak bitirmek istiyorum. Daha hidrojen bombasına ilişkin bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmadığı bir zamanda insanları ve hayvanları yok eden; ama bunun dışındaki fiziki dünyaya zarar vermeyen bir şeyin etkisinde içine kapalı kaldığı bir “duvar” fanusla ayrılan kadının yaşamını sürdürme hikâyesine tanık oluyoruz. İlk anlarda bir bilim kurgu ya da ütopya/distopya öyküsü okuyacağınızı düşünürken romanın öyküsü sizi bambaşka bir yöne götürüyor.

“Romanda hayatta kalan kadını yalıtan, ama aynı zamanda koruyan duvar, aynı anda hem dışarıda bırakan hem de içine alan sürgünün çift anlamlılığına ilişkin bir metafordur. Alışılmış olana geri dönüş mümkün değildir, yine de bir kurtuluş ve şanstır bu: “Eskiyi kaybetmiş, yeniyi ise kazanamamıştım, kapılarını bana kapatıyordu, ama ben var olduğunu biliyordum.” Marlen Haushofer’in yapıtında, muhtemelen kendisinin de derinden hissettiği yalnızlığın çift anlamlılığına ilişkin (ada, tuzak, dağlar gibi) birçok metafor vardır. Duvar romanında başlangıçta ümidini kaybetmeyen, sonralarıysa insanların kendisini bulmasından ve geri götürülmekten korkan kadın, yalıtılmışlığı karşısında çift değerlikli bir durumda bulunmaktadır.”

“Toplumdan uzak, doğaya yakın bir başlangıcı betimleyen sürgün motifi, Robinson ile bir yakınlığa da işaret eder. “

“Marlen Haushofer, umutsuz bir durumun içinde hayatta kalmaya çalışan bir kadını konuşturmaktadır; kadın geçmişin gerçekliğinden uzaklaşıp yeni bir gerçeklik geliştirirken, karşıt bir resim, bir ütopya oluşmaktadır.”

“Felaketle birlikte gelen değişim, geçmişte kalan gerçekliğin etkisini hala sürdürmekle birlikte, belirsiz de olsa yeni olanakların meydana çıktığı bir ara duraktır. “Yepyeni bir şey bekliyordu nesnelerin ardında, ama ben göremiyordum, çünkü beynim eski ıvır zıvırla tıka basa doluydu ve gözlerim alışkanlığını değiştiremiyordu. “Belki de duvar acı çeken bir insanın son ümitsiz çabasıydı yalnızca, kaçmak zorunda olan bir insanın son çabası, kaçmak ya da çıldırmak.” Ütopyaya ilişkin böyle öznelci bir başlangıç noktası, ancak toplumdan büsbütün çekilerek mümkün olabilir. Romanda öbür kargaların uzak durduğu, kadınınsa yem verdiği beyaz karga, dışlanmaya ilişkin bir motiftir. “Ormanda ikinci bir beyaz karganın ol[ması] ve ikisinin birbirini bul­[ması]”na yönelik arzu, bir karşı nokta olarak romanın sonunda yer almaktadır. Aslında kadının karşılaştığı tek insan, “böyle bir varlığın cinayet işlemeye ve yok etmeye devam etmesine” katlanamayacağı için ortadan kaldırma zorunluluğu duyacağı kötü yaşamın bir temsilcisidir.”

“Güç, şiddet ve doğa düşmanı düşünme biçiminin belirlediği ataerkil modelin yerini sorumluluk, tasa, sevgi, bakmak ve korumak gibi kadına özgü davranış biçimleri almak zorundadır. “Bütün insanlar benim türümden olsaydı, hiçbir zaman bir duvar olmazdı [ … ] Ama diğerlerinin niçin hep çoğunlukta olduklarını anlıyorum. Sevmek ve başka bir varlık için çaba harcamak çok yorucu bir iş ve öldürmekten ve yok etmekten çok daha zor.”

“Erkeklerin avlanmaktan, doğayı pervasızca sömürüp üzerinde hakimiyet kurmaktan, kontrol edilemeyen sonuçları ekolojik dengeyi bozabilecek teknik ilerleme ve icatlardan aldığı keyfi paylaşmaz. Roman bununla birlikte yeni varoluşun ne kadar süreceği sorusunun yanıtını açıkta bırakır.”

“Adamın ortaya çıktığı ve kadının iki hayvanını öldürdüğü öykünün sonunda kadın, yazma eylemini, anlamsız yok etme içgüdüsüne bir yanıt bulmak için son bir deneme görür. Monolog, kendi yalıtılmışlığı içindeki tek dilsel ifade biçimidir. “Die Mansarde” adlı romanında, “Öyle görünüyor ki insan, aklını kaçırmak istemiyorsa, yazmak zorundadır,” diye yazar Haushofer.“

“Marlen Haushofer, “Duvar” romanını en başarılı romanı olarak nitelendirir. Bununla birlikte roman, hemen büyük bir başarı elde etmemiştir. İlk kez yayınlandığında okurlar -dönemin eleştirilerinin gösterdiği üzere- kurgulanan felaketi tuhaf ve gerçekdışı bulurlar. İmha silahlarının tehdidi, doğanın bozulan dengesi ve bir felaketi atlatmak gibi konular, ancak roman seksenli yıllarda yeniden yayınlandığında ilgiyle alımlanır. Genel bilinç, doğadan koparılmış yaşam koşullarımızdan rahatsızlık duymaya başlamadan çok önce, “Die Mansarde” adlı romanında Marlen Haushofer şunları yazar: “Marlen Haushofer’in daha şimdi keşfedilmesinin suçu kendisinde değil.”

Kaynak

MARLEN HAUSHOFER’İN DIE WAND ROMANI İLE JULIAN PÖLSLER’İN DIE WAND FİLMİNİN ANLATIM BİÇİMİ AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI, GÜLER ADA RAEDLEİN

Rukiye Çetin

Okumak daha çok yer işgal etse de yaşamımda, yazmak her zaman ya kalemimin ucunda ya da aklımdaydı. Uzun süren bir eylemsizlik sonrası yazma uğraşına yeniden döndüm. Katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde birlikte olduğumuz, hem çok şey öğrenip hem de çok eğlendiğimiz arkadaşlarımla bu karnavala ben de katıldım. Gezgin bir göçebe, acemi gurme, balkon bahçeci olarak , kentlerden, kırlardan topladığım dağarcığımdaki sesler, renkler, tatlar ve kokularla kalabalığa karışmaya çalışacağım.

YAZAR HAKKINDA

Rukiye Çetin

Okumak daha çok yer işgal etse de yaşamımda, yazmak her zaman ya kalemimin ucunda ya da aklımdaydı. Uzun süren bir eylemsizlik sonrası yazma uğraşına yeniden döndüm. Katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde birlikte olduğumuz, hem çok şey öğrenip hem de çok eğlendiğimiz arkadaşlarımla bu karnavala ben de katıldım. Gezgin bir göçebe, acemi gurme, balkon bahçeci olarak , kentlerden, kırlardan topladığım dağarcığımdaki sesler, renkler, tatlar ve kokularla kalabalığa karışmaya çalışacağım.

Bir Yorum Yazın

+ 72 = 76