İncelemeler

Albrecht Dürer Melankoli (Melencolia) Tablosu

“İster şiir ister sanatta olsun olağanüstü kişilerin hepsi melankoliktir.”

Aristoteles

Dürer’in ünlü “Melankoli” tablosu (1514) pek çok sembolle doludur. Yaklaşık beş yüz yıldır pek çok sanat tarihçisi eserde yer alan nesnelerin ne anlama geldiği üzerine tartışa durmaktadırlar. Genel kanı Dürer’in bu eserinin otobiyografik olduğu ve ressamın sanata, ölüm ve yaşam kavramlarına bakışını yansıttığı yönündedir.

Albrecht Dürer Melencolia

Resmin sağında kanatlı kadın figürünün hemen üstünde camsız bir pencere görünüyor. Pencere dört satır ve dört sütuna bölünmüş. En alt satırda Dürer’in imzası ve resmin yapıldığı yıl şifrelenmiş. (4, Alfabede 4. harf D. İçin) (1, Alfabede 1. harf A için) 15 ve 14 ise resmin yapıldığı 1514 yılını anlatıyor.

Esere baktığımızda ilk izlenimimiz “durağanlıktır.” Adeta her şey taşlaşmıştır. Kanatlı kadın figürüne döndüğümüzde yüzündeki can sıkıntısı dikkatimizi çeker. Başına yumruk yaptığı eli düşünceli halini destekler. Kucağında kapalı bir kitap, elinde pergel vardır. Pergel, matematiksel kesinliği, sanatta mükemmellik arayışını akla getirir. Kitap ise bilgeliği. Kadının adeta yazar gibi pergeli tutuşu önemlidir. Dikkatimizi çeken başka bir nokta ise para kesesinin kadının eteklerinin altında yer almasıdır. Bu da sanatçının asıl aradığı, ulaşmak istediği şeyin maddiyat olmadığı şeklinde yorumlanmıştır.

Kadının solunda yer alan merdivenin nerede sonlandığı belli değildir. Bu şekilde yükselişi, kişinin kendini aşmasını simgeler. Sol alttaki ışıklı kürenin hem mükemmelliği hem de simyayı, arka planda yer alan kuyruklu yıldızın felaketi, resmin sağ altındaki demir çivilerin maddi ve manevi acıları, teste ve tahta parçalarının ise  “şekil vermeyi” sembolize ettiği düşünülüyor. Şekil vermek deyince ucu elbette açık: Ressamın eserine şekil vermesi, kişiye ya da ruha şekil vermek vb.

Melankoli tablosu 1514

Kum saati, zamandır, çan da ölüm. Çanın ipinin resmin dışına uzandığına dikkat çekelim. İpin kimin elinde olduğunu görmeyiz. Uyuyan köpek, sadakati simgeler. Dürer’in çalışması farklı okumalara da açıktır. Kimileri resmin köşelerine yerleştirilmiş atıl duran nesnelerden yola çıkarak sanatçının üretemediğini, mutsuzluğunun sebebinin bu olduğu şeklinde yorumlamışlardır.

Dürer’in eserleri elbette sadece Melankoli ile sınırlı değil.  Ünlü tabloları arasında “Tespih Bayramı (1506), Genç Tavşan (1502), St Jerome Çalışma Odasında (1521) de sayılmalıdır. Ayrıca sanatçı “Ölçümler Üzerine Dört Kitap (1525), Beden Oranları Üzerine Dört Kitap (1528), Şehirlerin, Yerlerin, Kalelerin Tahkimatı Üzerine Dersler (1527)” gibi çalışmalar da kaleme almıştır.

Tespih Bayramı (Almanca: Rosenkranzfest), Albrecht Dürer'in 1506 tarihli yağlıboya tablosu.

Tespih Bayramı (Almanca: Rosenkranzfest), Albrecht Dürer’in 1506 tarihli yağlıboya tablosu.

Genç Tavşan (Almanca:Feldhase), Alman sanatçı Albrecht Dürer'in 1502 tarihli suluboya tablosudur.

Genç Tavşan (Almanca:Feldhase), Alman sanatçı Albrecht Dürer’in 1502 tarihli suluboya tablosudur.

Aziz Jerome Çalışma Odasında, Alman Rönesans sanatçısı Albrecht Dürer'in Mart 1521'de tamamladığı panel üzerine yağlıboya tablosudur.

Aziz Jerome Çalışma Odasında, Alman Rönesans sanatçısı Albrecht Dürer’in Mart 1521’de tamamladığı panel üzerine yağlıboya tablosudur.

Dürer, sonraki nesil sanatçılar üzerinde büyük bir etki bırakmış. Rafael, Titian ve Parmigianino gibi büyük ressamlar onun gravürlerini Avrupa’da tanıtarak ününün duyulmasına yardımcı olmuşlardır.

Dürer'in portresi - kendi tarafından yapılmış portresi

Dürer’in portresi – kendi tarafından yapılmış portresi

Yararlanılan Kaynaklar: Health World News, Wikipedia

Diğer inceleme yazıları için tıklayabilirsiniz. 

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı. Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

YAZAR HAKKINDA

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı.
Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

Bir Yorum Yazın

7 + 3 =