Edebiyat

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ İLE AVCI

Bir varmış, bir yokmuş. Genç, güçlü yakışıklı bir avcı varmış. Bu avcı bütün gün akşama kadar ormanda dolaşır, hayvanların peşine düşermiş. Günün birinde ormanda avını ararken bu kez bir kurda rastlamış. Kurdun yanına yaklaşınca hareket edemediğini, ayağının kapana sıkışmış olduğunu görmüş. Tüfeğini doğrultmuş, tam ateş edecekken beriki yalvarmış: ‘Aman avcı, etme, eyleme! Beni vurunca eline ne geçecek,’ demiş.  ‘Etim yenmez, postum giyilmez. Gel, bana yardım et, kapana sıkıştım, beni kurtar. Mutlaka bir gün benim de sana faydam olur.’ Avcı vurmaya kararlıymış ya, yine de hayvanın acı acı inlemesine dayanamamış. Kurdun da hiç insana faydası olur mu diye söylenerek, kendi yaptığına kendi şaşarak hayvanı kapandan kurtarmış. Evine yollanırken hava kararmaya başlamış. Avcı bu kez patika yolun kenarında bekleyen kırmızı başlıklı kıza rast gelmiş. Bu kız pek ufacık tefecik bir şeymiş. Çok yorgun olduğunu söylemiş, bütün gün ormanda yürüdüğü için böyle iki büklüm kaldığından yakınmış. Genç adam bu saatte ormanda tek başına gezen bir kıza rastladığı için pek tabii şaşırmış. Ancak kırmızı başlıklı kız yolunu kaybettiğini, babaannesine gitmek istediğini söyleyince avcı da kırmızı başlıklı kıza yardım etmiş. Birlikte kız önde, delikanlı arkada, konuşa konuşa yürümüşler, sonunda turuncu kiremitli, sarı pencereli, bacasından dumanlar tüten şirin mi şirin bir eve varmışlar.

İkisi de çok yorgun olduğundan hemen içeri girmişler. Salonda kocaman bir tahta masa, üzerinde çeşit çeşit yiyecekler hazır bekliyormuş. Avcı babaannenin evde olmamasına şaşmış ya, birlikte masada karşılıklı oturup pilavlardan, sarmalardan, kızarmış tavuklardan yiyince keyfi yerine gelmiş.  Kırmızı başlıklı kız yemeğin üzerine güzel bir tatlı ardından acı kahve hazırlayıp getirmiş. Sofrayı birlikte toplamışlar. Delikanlı yorulduğunu, uyumak istediğini söyleyince kırmızı başlıklı kız hemen yatağı hazırlamış. Yatağa giren genç adamın yanına kendisi de kıvrılıp uzanmış.

Avcı bir türlü uyuyamıyormuş. Sonunda dayanamayıp yatağın yanındaki gece lambasını açmış. Kırmızı başlıklı kızı ilk defa ışık altında yakından görüyormuş. Bir gariplik olduğunu seziyor fakat ne olduğunu tam kavrayamıyormuş. Hayretle yanındaki genç kıza sormuş. ‘Senin ellerin neden titriyor?’ Kırmızı başlıklı kız, ‘Heyecandan,’ demiş. ‘Saçların neden bembeyaz?’ Kırmızı başlıklı kız ‘Mutluluktan,’ demiş. ‘Peki, neden sürekli gözlerini gözlerime dikip bana bakıyorsun?’ Kırmızı başlıklı kız bu kez yüksek sesle bağırarak ‘Aşktan,’ diye yanıtlamış, avcıya sarılmak için üzerine atlamış.

Avcı imdat çığlıklarıyla yataktan fırlamış. Bereket o sırada evin dışından geçmekte olan kurt avcının çığlıklarını duymuş da pencereden içeri girdiği gibi avcıyı kurtarmış. Meğer kurt, avcı kendisini kapandan kurtardıktan sonra hiç peşini bırakmamış, geç saate başına bir şey geleceğinden endişelenmiş; ardından hep usul usul takip etmiş.

Kırmızı başlıklı kıyafetini çıkarınca kim olduğu ortaya çıkan babaanneyi avcı ve kurt çok ayıplamışlar. Babaanne de olanlardan utandığını, pişmanlık duyduğunu söylemiş. Aslında kimseyi korkutmak istememiş. Kötü bir niyeti yokmuş, sadece yalnızlıktan artık çok sıkılmış ve genç kızlara öykünüyormuş.

Avcı ile kurt babaanneye acımışlar. Babaanne kalan yemeklerden kurda güzel bir sofra hazırlamış. Kurt iştahla yemekleri yemiş, ardından babaanneye müjdeli bir haber vermiş.  Kurdun babaanneyi ziyaret etmekten, evine gelip yemek yemekten büyük memnuniyet duyacak birçok arkadaşı varmış. Babaanne mutlulukla el çırpmış. Kapısı bundan sonra kurdun arkadaşlarına sonuna kadar açıkmış.

O günden sonra bu üçlü sık sık buluşmuşlar. Babaannenin evi ise aç kurtların uğradığı ormanın en sevilen, en eğlenceli mekânlarından biri olmuş.

26/01/2021

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı. Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

YAZAR HAKKINDA

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı.
Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

Bir Yorum Yazın

82 + = 86

6 Yorum