Gece simsiyah ve sessiz, akıyor.
-Mihail Bulgakov
Uçan zaman süpürgemle kalbim daha hızlı atıyor.
Bir put gibi bu karnavalın çeşitliliğinde…
Deliliğe yakın duran kaygılar mı kuşattı her yanımızı?
11 yaşındayım ve kırmızı bir arabanın arkasında, orta koltuktayım.
Uçan zaman süpürgem kendine yolcu…
Ölüm bana hala büyüleyici geliyor.
Uçan zaman süpürgemle biraz kendimi didikledim.
İsyan edecek gibi duruyor, tereddüt ediyor.
Zavallı yakarışları…
Firavuna dönüştüm. Beni mumyalıyorlar.
Uçan zaman süpürgem uyuşturucunun etkisinde…
Kadının kıvrımlarında kayıyorum. Kadının zihni ise fazla boyalı ucuz heykellere benziyor.
Uçan zaman süpürgemle bu anı ölümsüzleştirmek istiyorum.
Kaldırımın kenarında oturan kadının topuğuna vuruyor.
Arafa indirgenmiş sevişmelerinde kayboluyor, gösterişsiz iniltilerinde, adamın serçe parmağında…
Yıldızın birindeyim.
Sabırsız parmaklarım babaannemin yakasını çekiştiriyor.
Uçan zaman süpürgem bir yılan gibi geçitler, girişler bulmaya çalışıyor.
Babaannem sabırsız parmaklarımı büyük bir iştahla öpüyor.
Pencerenin önünde duran tekli İskandinav koltuğun birinde…
Bir balığım.
Ben, salonun en güzel köşesinde beni seyrediyor. İzleyen ben için sadece güzel olması yeterdi.
Uçan zaman süpürgem fanusun dibinde renkli çakıllara saplanıyor.
Her gün aynı rutini tekrar ederek mükemmelliğe ulaşmaya çabalıyor.
Zorbalıkların ardında nasıl bir korku var?
Babam üç saat sonra beni alacak ve Toy Story izlemeye gideceğiz. Üç saatin dolmasına iki dakika kala uçan zaman süpürgemin hali içler acısıydı.
Sadece reddeden bir adamın kafasında dikilen saç tutamıyım. Uçan zaman süpürgem o adamın az sonra sevişeceği kadının kollarında…
Raylar boyunca gidiyorum.
Bir atın ağzında koşuyorum.
Uçan zaman süpürgemle salt gerçekliğin tam ortasında…
Islanıyorum.
Üşüyorum.
Ateşin başında dans ediyor çingeneler…
Ağaca asılan bir dileğim.
Uçan zaman süpürgem rüzgarda savruluyor ve hali yine içler acısı…
Yine uçurdun bizi Gizem!
🙂 iyi yolculuklar
Uçuyor kafalar…
Bunca görüntü, bunca çağrışım nasıl da bir araya gelip böylesine çılgın bir şeye dönüşüyor?
Zihnimizin karmaşası işte bu, demenin Gizem’cesi….
Ah nerelere gittim harika bir yazi
Kayboldum o yilllarda