Edebiyat

Ağlamak Yakışıyor Sana

Nasıl başlamıştı? Bir sesle, bir ışıkla, dokunuşla? Biliyorum canım, biliyorum. Hafif bir baş dönmesi… Herkeste olabilir. Insan bedeni zayıf, âciz… diyorsun. Her şeyi kontrol ettiğini sanıyor işte insan. Oysa boşlukmuş her şey. Öyle diyorlar. Beni, seni, onu, ağacı, kuşu, dağı, taşı oluşturan her şeyin içi boşlukmuş. Atomların içi… Değmezmiş birbirine hiç bir şey… Hem boşluk hem tekillik varmış. Hem hiç bir şey hem de her şeymişiz ya… Öyle diyorlar. Anlamak zor geliyor, evet. Beş duyuyu öğrettiler bize. Onlarla algıladığımız kadar varmışız. Üç duyu daha varmış ama hayata entegre olabilmek için… Beyin ne muazzam bir organ. Her şey orada olup bitiyor.

Nasıl başlamıştı? Yavaş yavaş mı? Ama sonra bir anda karıştı hepsi birbirine diyorsun. Sesler, ışıklar ve dokunuşlar…

Yine buradasın, dapdar bir makinenin içinde. Korkma, tekno müzik gibi düşün çıkan sesleri. Kapa gözünü, ormanlık bir alandasın mesela… Neresi senin güvenli alanın? Oradasın işte. Her şey boşluk ve her şeyle bütünsün aslında. Korkacak şeyleri bir kutuya hapset. Zincir vur üstüne. Çıkamazlar oradan artık. Zaman izafi diyorlar. Ne kadar uzun süreceği sana bağlı diyelim. Haydi ona inanalım. Yarım saat bir dakika olsun. Bir saat istersen bir buçuk dakika. Geçip gidecek sen güvenli alanında bütünleşirken gökyüzü ve yaseminlerle… Geçip gidecek.


Biliyorum canım. 17 Ağustos depreminde de hortum çıktı sanmıştın. 13 yaşındaydın daha. O yaştan bu yana bazı yönlerin hiç büyüyemedi be güzelim. Yine bir hortumun içinde gibi hissettin biliyorum. Ağlarken tutun beni diyordun. Yine de çıktın oradan değil mi? Sonsuza kadar hapsolacaksın sanmıştın. Çıktın, hem de sapasağlam. Sonra bir daha, sonra bir daha… Her seferinde çıktın. Gurur duyuyorum seninle.


Ağlamak yakışıyor sana. Ağla. Iyi gelir.


Evet çok incindin. Hayat böyle işte. Beni kaybetmeyeceksin asla diyenler bile bir vedayı çok görüyorlar sana. Ya da bir öfke anında kırılan şey sadece mobilyalar olmuyor. Ihtiyacın olduğunda yanında olmayanlara arkadaş da demiştin zamanında… Çok emek verdiğin şeylerde de hüsrana uğradın. Boşa çektiğin küreklerden ağrıdı kolların… Biliyorum şuan ağır geliyor.


Beklemek en zoru mu? Evet, sonuçlar nasıl gelecek acaba? Ne söyleyecekler? Düşünmekten çok yıprandın.  Hani mahkeme salonunda olsan, hakim tak diye söylüyor ya, doktorlar öyle değil. Çok araştırdılar emin ol, sen pek kendinde değildin tetkikler yapılırken, ama ben oradaydım.


Tabi ki oradaydım. Seni hiç bırakmayacağım.


Buradayım merak etme. Sonu ne olursa olsun, kimse olmasa da ben buradaydım. Canım benim. Beklemelerin sonu gelecek, en güzeli olacak her şeyin.


Biraz daha ağla. Ağlama demeyeceğim. Yakışıyor sana ağlamak. Bak bittiğinde, yasemin alacağız balkona, kolona sardıracağız onu. Büyümesine, her yeri sarmasına, çiçeklenip mis gibi kokmasına şahit olacağız.


Biraz daha sabır. Sende bu güç var biliyorum. Her şeyin en güzeli olacak. Ben buradayım.
Buradayım.

Gizem Ozan Aslan

En sevdiği çiçek yasemin olan kadın, gecenin sessizliği içinde yazıyordu. Yarayı ve izi… Zamanı ve yansımayı… Bazı kelimelere fena takıntılı, karakterleri hezeyanlı, deliliği düş ile değiş tokuş ediyordu. Kendini bildi bileli…

YAZAR HAKKINDA

Gizem Ozan Aslan

En sevdiği çiçek yasemin olan kadın, gecenin sessizliği içinde yazıyordu. Yarayı ve izi… Zamanı ve yansımayı… Bazı kelimelere fena takıntılı, karakterleri hezeyanlı, deliliği düş ile değiş tokuş ediyordu. Kendini bildi bileli…

Bir Yorum Yazın

+ 51 = 61

1 Yorum