Kıpkırmızı ruj ve ojelerle, yüksek topuklu ayakkabılarla çevremizdeki erkeklerin gözüne sokarcasına sergilediğin arsız, dahası ürkütücü dişiliğin; bulunduğumuz yüksek tavanlı, lakırdısı, kahkahaları bol kafeteryaya kot montu, bez ayakkabıları, ağır aksak yürüyüşüyle orta yaşlı bir adam girip doğruca senin yanına oturup sana samimi bir şekilde gülümseyince, sarılınca, sen de onunla trafik sıkışıklığından, mağazalardaki mini eteklerden, sabah gittiğin kuaförün lakayt tavırlarından bahseden hararetli bir sohbete girişince, yılbaşı gecesi otellerin masasını süsleyen renkli balonların, saat gece yarısını vurduğunda acı bir inilti ile öten düdüklerle birlikte patlayıvermesi gibi bir anda söndü; aramıza girdin, bir anda gözümüzde günün tekdüze, rutin hadiselerini mesele edinen sıradan bir insan olup çıkıverdin.
Herhangi bir anlatım bozukluğu, özne yüklem uyumsuzluğu var mı diye on kez okuduğum, şu sitedeki yazıların içinde en kısa; ama beni en çok uğraştıran yazını, harikulade bir görsel eşliğinde karnavalesk sayfanda okuyunca, ancak hiç yorum yapılmadığını görünce, ben de bu tek cümlelik öyküye yakışır bir yorum bırakarak seni tebrik edeyim istedim.
Bak sen söyleyince aklıma geldi, bir de cümleleri, bildiğimiz kalıpları bozarak yazanlar var, Sait Faik gibi…
Belki gelecek sefere bir de öyle bir şey denemeli.
Tek cümleyle hikaye. Ellerine sağlık. Çok güzel olmuş. Farklı bakış açın bizim için çok değerli. İyi ki aramızdasın.
Size layık olmaya çalışıyorum 😉
Çok teşekkür ederim, iyi ki sen de aramızdasın.
Capcanlı tarzını, lafı dolandırmadan direk anlatış biçimini seviyorum. Emeğine sağlık.
Çok teşekkürler Sevcan, canlı, çarpıcı metinleri seviyorum …
Bir solukta!
Teşekkürler Irmak 🙂
Sürprizli bir öykü olmuş, tek bir cümle. Güzel..
Çok yaratıcı!