İncelemeler

Hedda Gabler’da Karakter Analizi: Hedda’nın Karmaşık Dünyası

Nordik Şiir

“Kıskanç gözlerin feri,

mahallenin pembe neferisin.

Belinde kemer,

Botunda askeri arma

Kız sormazlar mı sana

Hedda Gabler

misin?”

Hedda Gabler, bilindiği gibi Norveçli yazar Henrik Ibsen tarafından 1890 yılında yazılan tiyatro oyunu. Eser tıpkı Nora, Bir Bebek Evi’nin başına geldiği gibi toplum ahlak normlarına uymadığı gerekçesi ile pek çok olumlu ve olumsuz tepki ile karşılanır. Bu tepkiler Ibsen’in ülkesinde ve dünyada adının daha fazla duyulmasına sebep olur.

Henrik Ibsen

Hedda Gabler için tiyatro içinde tiyatro benzetmesi yapılmıştır zira kahramanımız oyunun çoğunda gerçek kişiliğini gizler. Kendi karakterini ancak mimiklerinde, kısa diyaloglarda, itiraflarında görebiliriz. Bir diğer benzetme de onun Hamlet’in kadın versiyonu olduğudur ki, kahramanımızın içe dönük, karar vermekte zorlanan, babası ile meselesi olan, ancak oyunun sonunda eyleme geçen biri olduğunu düşünürsek haksız sayılmamalı.

Yukarıdaki şiirde belirtildiği gibi erkeksi özellikler de gösteren, hırçın, cazibeli bir kadındır Hedda Gabler. Mutsuz bir evlilik yapmıştır Jergen (George) Tesman ile. Dikkat edilirse oyunun adını koyarken Ibsen kahramanımızın özellikle kızlık soyadı olan Gabler’i kullanmayı tercih etmiştir. Hedda’ya Tesman(kocasının) yerine Gabler(babasının) soyadını seçerek hem evlendiği aileye ait olmadığını hem de baba figürünün kadın için önemini vurgulamıştır.

Aşağıda bu bahtsız kadının hikayesini inceledim. Oyun son birkaç yıl içinde ülkemizde tekrar oynandı. Mehmet Birkiye yönetti. Hedda Gabler’i ise Demet Evgar oynadı. Okumakta olduğunuz incelemeyi yazarken henüz oyunu sahnede izleme imkânım olmamıştı. Yazarken Haldun Dormen Tiyatrosu Yayınları tarafından basılmış Tunç Yalman çevirisini ve Alex Segal’in 1962 yılında yönettiği, başrolünü Ingrid Bergman’ın oynadığı sinema filmini esas aldım. Bazı diyaloglarda Edmund Gosse ve William Archer tarafından yapılmış İngilizce çeviriden de yararlandım.

Okurların incelemeden daha fazla keyif almaları için önemli bulduğum sahneleri YouTube’dan içeriğe ekledim. Sahneyi izlemek isteyen okurların YouTube yazısına tıklamaları yeterlidir. Olur da link bozulursa diye diyalogları tiyatro metininde olduğu şekli ile yazdım. Sahneden de bir görsel ekledim.

Malum, hız çağındayız. Tiyatroyu pek de sevmeyen, bu uzun inceleme için zaman ayırmak istemeyecek arkadaşlarımız da mutlaka vardır. Onları da düşündüm. Yazının son bölümünde kıssadan hisse kısmında işlerine yarayacak bir şeyler bulabilirler. 🙂

Keyifli okumalar.

BAŞLICA KİŞİLER:

HEDDA TESMAN

JERGEN (George) TESMAN: (Hedda’nın kocası) Tarihçi, yazar.

ELIERT LÖVBORG: Jergen’in arkadaşı. Hovarda ama güçlü bir yazar.

THEA ELVSTED: Lövberg için kocasından ayrılmıştır.

HAKİM BRACK: Tesman ailesinin dostudur, Hedda’ya aşıktır.

Alex Segal’ın sinema uyarlaması yanan bir şömine görüntüsü ile başlıyor. Şöminenin niçin önemli olduğunu ileride daha iyi anlayacağız. Jergen yeni eşi Hedda ile balayından dönmüştür ve Jergen’in eski bakıcısı Bertha, yeni geline alışmaya çalışmaktadır.

Julia Hala Jergen’e şimdilik evde pek çok boş alan olduğundan ancak ilerde bu alanları bulamayacağından bahseder. Kastettiği ilerde doğacak çocuklarıdır fakat Jergen halasının gülmesine rağmen neyi kastettiğini anlamaz. Jergen yazar olmasına rağmen gözünün önünde yaşanan hiçbir şeyin farkına varmaz. Bizim okur olarak Hedda’nın hamileliği ihtimalini hep aklımızda tutmamız gerekir.

Hedda’nın sahneye girer girmez ilk yaptığı şey perdeleri örtmek oluyor. Perdelerin örtülmesi Hedda Gabler’in karanlık ruh halini, hem de gizli bir dünyası olduğunu izleyiciye anlatıyor. Hedda Gabler huzursuzluğunu her fırsatta izleyiciye belli eder. Kocasının eski terliklerini bu evde istemez, Julia Hala’nın şapkasının hizmetçiye ait bir çaput parçası olduğunu söyleyerek pot kırar.

Oyun boyunca duvarda Hedda Gabler’in general olan babasına ait portre asılıdır. Kadın baba yadigârı silahları oyun boyunca ara ara eline alır, onlarla dostlarına ateş ederek küçük şakalar(!) yapar.

Hedda kocası George ile pencereden dışarı, sararan yapraklara bakar. Aylardan ekimdir ve sonbahar izleyiciye bu kez biten yazı, gelecek olan ölümü çağrıştırır.

YouTube

Bayan Elvsted sahneye girince Hedda kendini genç ve güzel bir rakip ile karşı karşıya bulur.  Oyun boyunca Hedda hep iktidar ve özgürlük arayışında olacaktır.

Tesman, Eliert Lövborg’un yeni bir kitap yayımladığını duyduğunu şaşkınlığını gizleyemez. Kıskanmıştır da.

Hedda Gabler, (Ingrid Bergman, solda) Thea konuşurken ilgi ile ama bir yandan da kadından hiç de hazzetmeden dinliyor.

Hedda, oyun boyunca Thea Elvsted’i saf dışı bırakmaya çalışacaktır. Her iki kadın da Eliert Lövborg’a aşıktır. Lövborg, Thea Elvsted’in evine çocuklara öğretmenlik yapmak için beş yıl önce gelmiştir. Lövborg’un adını duyunca Hedda Gabler pür dikkat kesilir. Thea ile Lövborg’un ilişkisinin niteliği hakkında bilgi edinmek ister.

Diyalog devam ettikçe Thea’nın aslında Hedda’ yı ziyarete Lövborg’dan haber almak için geldiğini anlarız. Nitekim George Tesman ile Lövborg iki aydın; iki eski dostturlar.

Hedda kocasından Lövborg’a bir mektup yazarak eve davet etmesini ister. Bu esnada Thea Elvsted ile yalnız kalma imkânı bulur. Thea, Hedda ile Lövborg hakkında konuşma konusunda isteksizdir. Hedda’nın Thea’dan geçmişte de hiç hoşlanmadığını öğreniriz. Thea, Elvsted ailesinin yanına mürebbiye olarak başladığını anlatır. Evin hanımı ölünce, ki kadın zaten yatalaktır, Bay Elvsted ile evlenmiştir. Hedda Gabler utangaç kadını soru yağmuruna tutar. Hedda Gabler gibi Thea Elvsted de evliliğinden memnun değildir. Kocası ile arasında yaklaşık yirmi yaş fark vardır.

Thea Elvsted kocasını terk ettiğini itiraf eder. O zaman genç kadının Lövborg için kocasını bıraktığını anlarız. Bekleneceği gibi Hedda, Thea’yı kocasına geri dönmesi için ikna etmeye çalışır ancak Thea kocasına geri dönmemek konusunda kesin kararlıdır. Bu kez Hedda Gabler, Thea’ya Lövborg ile ilişkisinin nasıl başladığını sorar. Bizim utangaç Thea ise zamanla onun üzerinde hâkimiyet kurduğunu söyler.

Thea, Hedda’nın yapamadığını yapmış, Lövborg üzerinde güç sahibi olabilmiştir.

Güç ilişkisinin oyunda önemli bir yeri vardır. Daha masum ve toy bir kadın olan Thea’nın Lövborg üzerinde hakimiyet kurabilmesi elbette Hedda Gabler’i küplere bindirmiştir. Ayrıca bu sahnede üstünlük bir başka yönden de Thea’dadır. O sevdiği erkeğin peşinden gitmiştir ve bunu anlatabilmektedir. Oysa Hedda Gabler evlidir ve aşkının acısını kendi içinde yaşamak durumundadır.

Thea, Lövborg ile ilişkisini anlatmaya devam eder. Lövborg, Thea’ya başka bir kadın ile de ilişkisi olduğunu itiraf etmiştir.

Hedda Gabler Lövborg’un bahsettiği kadının kendisi olduğundan emin olmak ister.

Bu kadının tabancaları vardır ve Lövborg’u bir defasında öldürmeye kalkmıştır. Konuşmada Thea kadının kızıl saçlı olduğunu da söyler. (Bu durumda daha başka bir kadının da varlığını düşünmemiz gerek.) İki kadının karşılıklı birbirlerine sevgi gösterisinde bulunması ile sahne son bulur.

Hakim Brack salona girer.  Hakim, Jergen’e akşamki partiyi hatırlatır. Ayrıca Jergen’in kariyerinde yükselme ümidini gölgeleyecek bir de kötü haberi vardır. Jergen’in hedeflediği makam için artık Lövborg’un da adı geçmektedir.  İki erkek arasındaki rekabet izleyicinin gözünde böylece somutlaşır.

Hakim Brack yanlarından ayrılınca cicim aylarındaki çiftimiz hararetli bir tartışmaya tutuşurlar. Hedda para harcamayı seven bir kadındır. Jergen ise (her sıkıcı erkeğin yaptığı gibi) karısına tutumlu davranmaları gerektiğini konusunda kısa bir söyleve girişir.

Hedda kocası Jergen’e evlenirken verdiği binek atını, özel uşak sözlerini hatırlatır. Bunlar olmayacaksa, şayet daha rahat yaşamayacaksa neden evlenmiştir ki?

Tesman çiftinin tartışması Hedda’nın baba yadigârı silahları kutudan çıkarması ile son bulur.

Silahlar Hedda’nın güç isteğinin de göstergesidir.

İkinci perde Hakim Brack’ın, Tesman ailesine ziyarete gelmesi ile başlar. Tesadüf Hedda’nın kocası Jergen henüz eve gelmemiştir. Hedda’nın pek yürek yakan bir kadın olduğunu anımsatalım. Hakim Brack da bu güzel kadını elde etmeyi kafasına koymuştur. Hedda’nın sadakate önem verdiği söylenemez, hatta adamın kendisine kur yapmasından da hoşlanmış gibidir ancak aklında Lövborg varken geveze hakime pas vermez. Sohbetleri Hedda’nın rol yapmadığı ender anlardan biridir, kahramanımız Jergen ile çıktıkları balayında ne kadar sıkıldığını, kocası ile aslında parası için evlendiğini anlatır.

Bundan cesaret alan Hakim daha ileri giderek şahsi olarak evlenmek fikrine saygı duyduğunu ama kendisine sorsalar bu aileye yakın bir dost, evli karı koca yanında bir üçüncü kişi olmak istediğini söyler.

Hakim Brack Hedda’ya üçlü bir ilişki öneriyor. Kendisinin pek ahlakçı bir adam olduğu söylenemez.

Hedda’da Brack’in flörtüne karşılık verir ve balayı boyunca tren kompartımanlarında bu üçüncü kişiyi aradığını itiraf eder.

Sahneye Jergen (George) Tesman girer. Hedda’nın kocası oyun boyunca bol bol okur.

Hedda’nın kocası yaşam deneyimden yoksun kendini sadece işine, okumaya vermiş bir adamdır.

Kocası yanlarından ayrılınca Hedda, hakime bu eve nasıl gelin geldiğinin de kısa hikayesini anlatır. Jergen ile birlikte yürüyüş yaptıkları sırada bu evi görmüşler. Jergen Hedda’dan etkilendiği için yanında kızarıp bozarıyor, konuşacak konuda bulamıyormuş. Hedda adamın haline sırf acıdığından, ortaya konuşacak konu atmak için bu eve taşınmak ve yaşamak ne güzel olurdu diye söylemiş ve işte her şey bu güne kadar gelmiş.

Hakim, Hedda’ya şayet hayatta daha büyük bir sorumluluk alırsa hayata bakışının değişip değişmeyeceğini sorar. Hedda’nın bu sorumluluk lafını duyunca birden çok öfkelenir. Burada sorumluluk ile olası bir bebek, Hedda’nın hamileliği ihtimalinin bulunduğu oyunda ikinci kez okura hatırlatılır. Sahnenin sonunda ise Hedda alabileceği tek ve anlamlı sorumluluğun kendini öldürmek olduğunu söyleyecektir.

Nihayet Eliert Lövborg ile tanışırız. Lövborg, Tesmanların evine gelince içerde Jergen Tesman, Hakim Brack ve Hedda ile tokalaşır. Lövborg’un yeni çıkan kitabından konu açılır. Jergen, Lövborg’u tebrik eder. Kitabı her yerde konuşulmaktadır. Fakat Lövborg için sürpriz olmamıştır; zaten bu yapıtı pek önemsemediğini, herkesin okuyabileceği bir dilde yazdığını söyler. Ceketinin cebinden müsveddeleri çıkarıp Jergen Tesmen’a verir. Asıl okunmasını istediği, önemsediği kitap, Jergen’e verdiğidir. Bu kitabı yazarken ruhundan çok şey katmıştır. Arkadaşları kitabın konusunu sorduklarında, gelecek üzerine olduğunu söyler.

Erkeklere birer soğuk punç ikram eden Hedda, Lövborg’u fotoğraf albümü göstermek bahanesi ile kalabalıktan öteye, salonun ayrı bir köşesine çeker. Neşe ile kocası ile yaptığı gezileri anlatır. Aslında ikisinin de birbirleri ile konuşacak başka meseleleri vardır:

HEDDA (Lövborg’a fotoğraf albümünü gösterirken) – Şu dağ silsilesini görüyor musunuz Bay Lövborg? Bu işte Ortler Silsilesi. Ha, zaten Tesman da altına yazmış. Bakın “Meran yakınında Ortler grubu diye” yazılı.

LÖVBERG (Gözlerini kadından hiç ayırmamıştır. Alçak sesle ve ağır ağır) – Hedda Gabler

HEDDA (Lövborg’a bakıp tekrar hızlıca başını çevirir) –Şşşt!

LÖVBERG (Alçak sesle tekrarlar) – Hedda Gabler

HEDDA (albüme bakarak) – Vaktiyle ismim öyleydi, birbirimizi tanıdığımız günlerde.”

YouTube

Lövborg, Hedda’nın Tesman gibi bir adamla evlenmiş olmasına da hayli şaşırmıştır. Nasıl böyle bir evlilik yapabildiğini sorduğunda Hedda bu kez kocasını aşk ile sevmediğini söyler ama onu aldatmayacağını da sözlerine ekler. Lövborg ikisinin geçmişinden söz açar. O günlerde Hedda’nın Lövborg’a merakla kadınlarla ilişkilerini sorduğunu ve Lövborg’un bütün çıplaklığı ile deneyimlerini paylaştığını öğreniriz. Anlaşılan Hedda’nın cüreti Lövborg’u etkilemiştir:

“HEDDA – O günleri düşündükçe, bana o gizli samimiyette, kimsenin farkına varmadığı o dostlukta, büyük bir güzellik, bir cazibe hatta bir cesaret vardı gibi geliyor.

LÖVBORG –Evet vardı, değil mi Hedda? Hatırlar mısınız öğleden sonraları sizin eve gelirdim. General bize arkasını döner, pencerenin yanında gazetelerini okurdu.

HEDDA – Ve biz köşedeki kanepeye oturmuş,

LÖVBORG – Önümüzde hiç değişmeyen hep aynı dergi.

HEDDA –Albüm değil de dergi, evet.

LÖVBORG – Evet Hedda, size çılgınca itiraflarda bulunurdum. Şahsım hakkında kimsenin bilmediği şeyleri, gittiğim âlemleri, çapkınlıklarımı, sarhoşluklarımı, deliliklerimi her şeyimi anlatırdım. Nasıl da konuştururdunuz beni! Garip bir kudret vardı sizde!

HEDDA – Kudret?

LÖVBORG – Başka nasıl izah edeyim? Ya sorduğunuz bütün o gizli kapaklı sualler?

HEDDA –Ama siz de ne iyi anlardınız onları.

LÖVBORG – O sualleri sormaya nasıl cesaret ederdiniz? Hiç çekinmeden, açıkça?

HEDDA – Rica ederim. Kapalı sorardım.

LÖVBORG – Ama gene de çekinmeden.

HEDDA – Ya siz cevaplarını vermeye nasıl cesaret ederdiniz Bay Lövberg?”

Yine bu sohbette oyunun en önemli mevzusuna değinilir. Lövborg, Hedda’ya “beni hiç mi sevmedin,” diye sorar. Hedda ise, “hayır, bu aşk değildi”, diye yanıtlayacaktır.

YouTube

Lövborg Hedda’ya bu samimiyetin neden daha da ileriye taşınmadığını sorduğunda işler daha da ilginçleşir. Lövborg Hedda’yı terk etmemiş, Hedda, Lövborg’u bırakmıştır. Hem aralarında hiçbir şey daha başlamadan:

LÖVBORG – İkimiz de hayata susamıştık. Bu bizi birbirimize yaklaştırdı ama hiç değilse neden bir süre daha devam etmedi?

HEDDA – Sizin yüzünüzden.

LÖVBORG – Bana yüz çeviren siz oldunuz.

HEDDA – Tehlikeyi gördüm de ondan. Aramızdaki samimiyeti başka bir şekle dökmek istediniz. Ayıp ettiniz Eliert Lövborg. Candan dostunuza yapılır mıydı?

LÖVBORG – Tehdidinizi yerinize getirseydiniz keşke. Neden vurmadınız beni?

HEDDA – Çünkü rezaletten ödüm kopar.

LÖVBORG – Evet, Hedda. Siz aslında korkaksınız.

HEDDA – Hem de feci surette.

Lövborg’un Helda’yı korkaklık ile suçlaması da çift anlamlıdır. Dikkat edilirse İngilizce çeviride “senin gönlün korkak” gibi bir terim kullanılmış.

YouTube

Sohbetin devamında Lövborg, yeni ilişkiye başladığı Thea için “budalanın teki” der. Hedda ise o geceki en büyük korkaklığının Lövborg’u vuramamak olmadığını söyler. Bu sözlerden cesaret alan Lövborg,  Hedda’nın kendisine aşkını itiraf edemediğini düşünür. Fakat Hedda onu tersleyerek “kafasında olur olmaz şeyler uydurmamasını “ söyler. Şimdi iki karakterin konuşmasını çözümlemeye çalışalım.

Hedda Lövborg’u sevdiği halde onunla ilişkiye başlamaz. Ibsen Hedda’nın neden sevdiği adamı reddettiğini açık açık söylemiyor. Ancak gücü elinde tutma gibi bir meselesi olan kadın besbelli ki aşkın boyunduruğu altına girmek istemiyor. Özgür olmak onun ruhunda var. “Tehlikeyi gördüm de ondan” sözlerinin tercümesi: “Size aşık olacağımı fark ettim. Aşık olduğumda benim üzerimde hakimiyet kuracaktınız. Her sözünüze boyun eğecektim ve bu beni korkuttu.“ Hedda’nın silaha davranmasının sebebini de aşık olduğu adamdan belirtilen sebep ile nefret etme ve üzerinde iktidar kurma çabası olarak görmek gerekir.

Jergen ile evlenmesinin asıl sebebi de metinde bize söylenmiyor. Hedda eserin bir yerinde “artık dans etmekten yorulduğunu” başka bir yerinde ise zengin bir adam ile evlenerek rahat yaşamayı arzuladığını söylüyor. Ancak oyunun başında Ibsen bize Tesman ailesinin eskisi kadar zengin olmadığını gösteriyor. Demek ki para asıl sebep değil. Hedda’nın Jergen’i yönetebileceği, üzerinde iktidar kurabileceği erkek olduğu için tercih etmiş olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

İki eski dostun sohbetlerine Thea da dâhil olur. Hedda, sohbetin bir yerinde “insan cesarete sahip olabilseydi hayat yaşamaya değer hale gelirdi belki” der. Bu sözler de ironiktir zira Hedda’nın en cesur anında yapacağı tetiği çekerek kendi hayatına son vermek olacaktır.

Bu sahnede Lövborg’un, Thea’yı “cesareti” ile övdüğüne dikkat edelim. Lövborg, Hedda’yı korkak olmakla suçlarken Thea’yı cesur olmakla över. Kastettiği pek tabi ki Hedda’nın sevmediği bir erkekle hala evli kalırken, Thea’nın kocasını terk ederek sevdiği adama (Lövborg’a) kaçma cesaretini gösterebilmiş olmasıdır.

Hedda’nın Lövborg üzerinde güç kurma çabasının bir başka örneği de kahramanlarımız içki içecekleri sırada karşımıza çıkar. Thea bu konuda Hedda’nın önündedir.

HEDDA -Theacığım, bir bardak soğuk böl içersin öyle değil mi?

THEA – Hayır, teşekkür ederim. Hiç içmem öyle şeyler.

HEDDA – Ya siz Bay Lövborg?

LÖVBORG -Ben de istemem. Teşekkür ederim.

THEA –Hayır, o da içmez.

HEDDA – (Lövborg’a ısrarla bakarak) Ya ben ısrar edecek olursam?

LÖVBORG –Fayda etmez.

HEDDA –Zavallı ben. Demek üzerinizde hiçbir tesirim yok.

YouTube

Hedda pek tabi ki ikinci plana atılmış olmaktan son derece rahatsız olmuştur ve hemen ortalığı karıştırmaya başlar.

Lövborg’un içki içmeyeceğini söylemesinden yola çıkarak, ona Thea’nın yanında sataşır. Ne kadar prensiplerine bağlı, sapasağlam karakterli, erdeme sadakatle bağlı bir erkek olduğunu söyler. Gerçekte tam aksi bir adam olan Lövborg sevdiği kadın Thea’nın yanında sararır, ne diyeceğini bilemez. Hemen ardından bu kez Thea’yı küçük düşürmeye çalışır. Thea’ya sabahki konuşmalarını hatırlatıp Lövborg için endişelenmemesini söyler. Kendisi hakkında dedikodu yapıldığını öğrenen Lövborg Thea’ya öfkelenir, kadını azarlar. Tepsiden kadehleri alır. Thea’ya içmeyeceğini söz verdiği halde ard arda iki kadeh yuvarlayıverir.

Hakim Brack diğer erkekleri yani Tesman’ı ve Lövborg’u de yanına alarak evden çıkar. Hedda ile Thea Lövborg’un söz verdiği gibi erken geleceğini umarlar. İki kadın da Lövborg’u sevdiğinden onun eskiden olduğu gibi savruk davranmamasını, iradesine hakim bir erkek olmasını isterler. Hatta Hedda özellikle Lövborg’u baştan inşa edenin kendisi olmasını ister.

HEDDA – Saat onda burada olacak. Kendisini şimdiden görür gibiyim. Başında defne yapraklarından bir çelenk, heyecanlı, korkusuz.

THEA – Ah, buna bir inanabilsem.

HEDDA – Ve ondan sonra göreceksin. Kendi nefsine olan güvenini yeniden kazanacak. Hür bir adam olarak yaşayacak. Ömrü boyunca.

THEA – Ah, ne olur. Allah vere de haklı çıksan!

HEDDA – Haklıyım. Dediğim gibi olacak. Sen istediğin kadar şüphe et, ben inanıyorum ona. Yakında görürüz, bakalım.

THEA – Senin bunda gizli bir amacın var Hedda.

HEDDA – Evet var. Ömrümde ilk kez bir insanın kaderini değiştirme gücüne sahip olmak istiyorum.

THEA – Ama Sen buna zaten sahip değil misin?

HEDDA – Değilim. Hiçbir zaman da olmadım.

YouTube Klip

Diyaloğun devamında Hedda’nın hayatın tadını hiçbir zaman alamadığını söylediğine de tanık oluruz. Ben bu tadı alamadım ama bu pis okullu kız bunu benim yerime beceriyor der ve eski günlerde olduğu gibi Thea’nın saçlarına saldırır.

Lövberg, Hedda’nın sevdiği ve görmeyi arzu ettiği kişi değildir. Eski alışkanlıklarından kurtulamamıştır. Hem Hedda’yı gördüğü için aşık olduğu kadını anımsamış ve aşk acısına yeniden tutulmuş da olabilir. Nihayet gecenin sonunda Thea’ya verdiği sözü unutup kendini eğlenceye kaptıracaktır. Üçüncü perde başladığında iki kadın evde baş başadır. Sabah olmuştur. Tesman eve dönmüş ve uyumaktadır. Ancak Lövberg kendini yine gece âlemlerine kaptırmıştır. Kendisinden sabah olduğu halde hala ses seda yoktur.

Eserde Hedda’nın Lövberg’i anarken hep başında defneyaprakları ile hayal ettiğine dikkat edelim. Bilindiği gibi defneyapraklarını Romalı komutanlar taçlarında kullanıyordu ve gücü temsil ediyordu.

Hedda, artık uyumasını, çok yorulduğunu söyleyerek Thea’yı yatağa gönderir. Asıl amacı kocası eve geldiğinde onunla baş başa konuşup Lövborg hakkında bilgi almaktır. Nitekim çok geçmeden Jergen Tesman gelir. Arkadaşlarının yanında yeni kitabının müsveddelerini okumuştur ve kitap salondaki herkesi çok etkilemiş gibi görünmektedir. Dahası, gelirken bu müsveddeleri yolda bulduğunu, büyük olasılıkla Jergen’in müsveddeleri düşürdüğünü fark etmediğini söyler. Kitabı yazarken Lövborg’a bir kadının ilham verdiğinden de bahseder:

TESMAN – İşin tuhaf tarafı bu kadar büyük kabiliyetlere sahip olduğu halde kendi nefsine hükmedemiyor.

HEDDA – Bunu hepinizden daha cesur olduğu için mi söylüyorsun?

TESMAN – Yok Hedda, o değil. Her şeyi ifrata vardırıyor.

HEDDA – Anlat bana, ne oldu?

TESMAN – Nasıl tarif edeyim ki Hedda? Ziyaret tam manası ile azgın bir içki âlemi halini aldı.

HEDDA – Başında defne yaprakları var mıydı?

TESMAN – Yok öyle bir şey görmedim. Ama kendisine ilham veren bir kadın hakkında uzun anlaşılmaz bir nutuk çekti. İlham veren, evet öyle dedi.

HEDDA – Peki, kadının adını söyledi mi?

TESMAN – Hayır söylemedi. Ama bana kalırsa bu kadın Bayan Elsved olmalı.

Jergen Tesman, Lövborg’un kendisinden daha başarılı bir yazar olduğunun farkındadır.

YouTube

Jergen’in elinde tuttuğu müsveddelerin önemini anlayan Hedda onları saklayacağını söyler. Lövborg’un kitabı artık Hedda’dadır ve bundan yalnız kocasının haberi vardır. Hasta olan haladan bir mektup gelir ve Hedda’nın kocası George Tesman apar topar hasta ziyaretine gitmek için evden çıkar. Derken eve Hâkim Brack gelir. Henrik Ibsen ‘ın asıl amacı elbette Hedda’nın kocasını evden gönderip Hedda ile hâkimi baş başa bırakmaktır.

Hedda pek tabi Hâkim Brack ile de Lövborg hakkında konuşur. Brack, Tesman gibi saf değildir. Etrafta olan bitenin farkındadır ve Lövborg’u da daha iyi tanır. Hedda’ya Lövborg’un toplantı bitince kızıl saçlı hafifmeşrep bir hanımın yanına, Matmazel Diana’ya gittiğini söyler.

Metinde Hedda kadınların (ve oyunun) merkezindedir zira üç erkek de Hedda’ya aşıktır! Benzer şekilde Lövborg’u da üç kadın sever. (Hedda, Thea ve Matmazel Diana) Zaten bu iki insanın karakteri birçok yönden benzerdir, sonları da benzer olacaktır.

Sahnemize geri dönersek Hâkim Brack, Hedda’ya Lövborg’un Matmazel Diana ile buluşmaya gittiğinde kör kütük sarhoş olduğundan; dahası kadın ile kavga ettiğinden bahseder. Brack’a göre Lövborg’un öfkelenmesinin sebebi yeni kitabının el yazmaları müsveddelerinin kadının evinde kaybolmuş olmasıdır. Hâkim Brack o gecenin olaylı sona erdiğinden, Lövborg’un kadını hırsızlık ile suçladığından ve nihayet sonunda gecenin karakolda sonlandığını anlatır.

Okur olarak gerçekten Lövborg’un öfkesinin müsveddeleri kaybetmiş olmasından kaynaklandığını düşünürüz. Ancak onu öfkelendiren ikinci bir etmen de Hedda’dır. Hatırlayacak olursak Hedda Lövborg’a kendisini hiç sevmemiş olduğunu söylemişti. Lövborg aşkına karşılık alamadığını düşündüğü için öfkelendi; dahası Hedda’ya sahip olamadığı için kolayca sahip olabileceği bir kadın olan Matmazel Diana’ya gitti. Yoksa bu kızıl saçlı, hafifmeşrep kadına bayıldığından değil.

Hedda pek tabi Hâkim’in söylediği her cümleyi pür dikkat dinler. Lövborg’un üzerinde gerçekte bir etki bırakıp bırakmadığını öğrenmektir tek derdi. Brack o gece Lövborg’un iyice kendini kaybettiğini, hatta sonunda eve polis geldiğini söyler.

Yine bu diyalogda Brack’in Lövborg’dan hazzetmediğini sezeriz. Hedda’nın böyle rezaletler çıkaran bir adamı eve misafir olarak almamasının uygun olduğunu söyler. Gerçekte Hedda’nın Lövborg’u sevdiğini sezmiştir. Hatta bu konuşmada üçüncü kişi olmak istediğini yineler.

HÂKİM BRACK – Bundan böyle kendini bilen hiçbir aile Eliert Lövborg’u evine misafir olarak kabul etmeyecektir.

HEDDA –Ben de mi etmemeliyim? Onu mu demek istiyorsunuz?

BRACK – Evet doğrusu kabul etmeniz çok ağrıma gider. Çok üzülürüm. O gereksiz adamın evinize girip çıkması…

HEDDA – Üçgenimizi mi bozar?

BRACK – Elbette, o zaman ben yersiz, yurtsuz kalmış olurum.

HEDDA – (Gülümseyerek) Ya, demek amacınız kümesin baş horozu olmak.

BRACK – Evet, amacım bu. Bu uğurda elimdeki bütün imkânları kullanarak mücadele edeceğim.

Jergen Tesman ne kadar safsa Hâkim Brack da o kadar kurnazdır.

YouTube

Hedda bu sözleri tehdit olarak algılar. Brack her ne kadar bu üçlü ilişki içinde Hedda’nın onayı ve rızasını arayacağını söylese de Hedda haklı çıkacak, Brack, oyunun devamında kadına kendisi ile birlikte olması için şantaj yapacaktır.

Hâkim Brack Hedda’nın yanından ayrılırken görünmemek için arka bahçeyi kullanır. Daha önce yine Hedda’nın yanına arka bahçeden gelmişti. Adamın arka bahçeden eve gelmesi farklı bir niyeti olduğunu gösteriyor.

Hedda, Hakim Brack evine ilk arka bahçeden girmeye çalıştığında adamı şaka ile karışık baba yadigarı silahı ile vurmaya kalkmıştı. Şimdi yine ona şaka ile karışık ateş edebileceğini söylüyor. Sahne şu şekilde:

BRACK – Söyleyeceklerimi söyledim. Kaçayım artık. Görüşmek üzere Bayan Hedda.

HEDDA – (Ayağa kalkar) Bahçeden mi geçeceksiniz?

BRACK – Benim için daha kestirme.

HEDDA – Evet hem üstelik kuytu bir yol.

BRACK – Kuytu yollara itirazım yoktur. Hem istenmedik, akla gelmeyen şeyler oluverir o yollarda.

HEDDA – Adamı vuruverirler mesela.

BRACK – (Gülerek) Kümes hayvanlarını kimse vurmaz zannederim.

HEDDA – (O da güler) Hele kümesin baş horozunu!

YouTube

Brack, istenmedik şeyler derken Hedda ile birlikte olmayı kastediyor besbelli. Ancak Hedda’nın hâkime, hele ki bu şekilde ısrarcı olunca yüz vermeye hiç niyeti yok.

İngilizce metinde Hâkim Brack “People don’t shoot their tame paultry.” diyor. Bu cümlenin oyunun sonunda söyleyeceği ünlü “People dont’do such things.” sözleri ile ses benzerliği var. Her ikisinde de Hedda’nın uygun olmayan bir davranışa yeltenemeyeceği, silahını kullanmaya cesaret edemeyeceği kastediliyor.

Hâkim Brack çıktıktan sonra Lövborg eve gelir. Hedda, Thea, Lövborg ile yeni basılacak olan kitaptan söz etmeye başlarlar. Lövborg artık Thea’ya ihtiyacı kalmadığını, ayrılmak istediğini söyler. Dahası söylediğine göre kitabı da yakmıştır.

Lövborg artık her şeyden vazgeçmiştir. Onun dalgalı ruh halini ve karanlık ruhunu en çok yansıtan sahnede sevdiği iki kadın ile birliktedir.

Bu sözlere en çok şaşıran Hedda olur çünkü kadının elinde kitabın bir nüshası –kocası Jergen’in getirdiği nüsha, bulunmaktadır. Nitekim Thea yanlarından ayrıldıktan sonra Lövborg Hedda’ya Thea’nın duymaması şartı ile bir sır verecek. Kitabı yok etmediğini, daha kötüsünü yaptığını, ona sahip çıkamadığını söyleyecektir. Kitap Thea ile birlikte yazıldığı için sözlerini “Thea ile geleceğimize sahip çıkamadım. Eski alışkanlıklarıma, savurganlıklarıma, hovardalıklarıma devam ettim,” şeklinde anlıyoruz. Burada Lövborg için asıl mesele Thea’ya söz verdiği gibi bir erkek olamaması, eski kötü huylarından arınamamış olmasıdır. Bu nedenledir ki Thea’dan ayrılmak istediğini, geleceğinde Thea’nın yeri olmadığını söyler. Tabi burada kitabın kaybolan nüshasının da Hedda’da olduğunu hatırlayalım. Thea üzüntü ve umutsuzluk içinde odadan ayrılır. Yalnız kaldıklarında Hedda ile Lövborg arasında şu diyalog geçer.

LÖVBORG – Demin söylediklerim doğru değildi.

HEDDA – Eseriniz hakkında anlattıklarınız mı?

LÖVBORG– Evet. Ne parçaladım ne de fiyorddan denize savurdum.

HEDDA – Nerede o halde?

LÖVBORG–Mahvettim Hedda. Buna rağmen mahvettim.

HEDDA – Anlamıyorum.

LÖVBORG_ Biraz evvel Thea çocuğumuzu öldürdün, demişti.

HEDDA – Evet, öyle dedi.

LÖVBORG– Bir insan çocuğuna onu öldürmekten daha kötü şeyler de yapabilir. Hakikati Thea’ya söylemeye dilim varmadı.

HEDDA – Nedir daha kötü olan şey?

LÖVBORG – Thea, dün geceyi kör kütük sarhoş geçirdim. Çocuğumuz da yanımdaydı. Onu bir takım iğrenç, berbat yerlere götürdüm, sonra da kaybettim. (Burada berbat yerler ile şu kızıl saçlı hatun Matmazel Diana’nın mekânından bahsediliyor, ilerde Brack’dan öğreneceğiz) Evet, kaybettim. Şimdi nerede olduğunu, kimlerin eline düştüğünü Allah bilir.

HEDDA – Aman canım, yalnız bir kitap bu.

LÖVBORG – Thea’nın saf ruhu vardı o kitapta.

YouTube

Lövborg’un son yazdığı kitap, asıl önemsediği yapıttır. Jergen ile ilk konuşmasında eserin “gelecek” üzerine olduğunu söylemişti. Bu kitaba Thea’nın esin vermiş olması Lövborg’un geleceğe Thea ile hazırlandığını bize söylüyor. Thea’nın kitaptan “çocuğumuzdu” diye bahsetmesi ve Lövborg tarafından imha edildiğini duyduğunda öfkeden deliye dönmesi bu yüzdendir.

Çocuk meselesi Hedda ile Jergen’in arasındakine paralel olarak Thea ile Lövbert arasında da ortaya çıkıyor.  Çocuk sözünü duyduğunda Hedda’nın endişe ile karnına dokunması okurun aklına tekrar genç kadının hamile olma ihtimalini getiriyor.

Metnin en dramatik sahnelerinden birinde Hedda eline silah verip Lövborg’u ölüme gönderir. Burada yine Hedda’nın sevdiği erkeğin geleceğinde söz sahibi olma, onu yönetme arzusu ortaya çıkıyor.

YouTube

Bir sonraki sahnede Lövborg’un kendini öldürdüğü haberini alacağız. Lövborg’u yıkıma götüren karakterin kendi iç dinamikleri, inişli çıkışlı yaşantısı olduğu kadar Hedda’nın kendisidir de. Mutsuz kadın hem Lövborg’un Thea ile arasını açmak için hamle yapmış hem de adamı sevdiği halde ona umut vermemiştir. (Tabi evli ve hamile olması da Lövborg ile gelecek kurmasını zorlaştırıyor) Şimdi de düpedüz intihar etmesi için onu teşvik eder, eline silah verir.

Hedda “yıkıcı sevgisi” ile hem âşık olduğu erkeğin hem kendisinin hem de karnındaki çocuğun ölümüne sebep olacaktır. Yine ironik olarak Lövborg’un herkesi terk ettiği, Hedda’ya veda ettiği bu sahne aslında çiftin birbirine en yakın olduğu andır.

Üçüncü perde şöminede Hedda’nın Lövborg’un eserini yakması ile son bulur. Tahmin edileceği gibi kitabı yakma sebebi onun Thea’ya adanmış olmasıdır. Zaten kitabı yakarken de “çocuğunuzu yakıyorum Thea!” diyecektir.

HEDDA – (Kağıtların bir kısmını ateşe atar ve kendi kendine söylenir) Çocuğunu yakıyorum Thea. Güzel saçlı Thea! (Kağıtların bir kısmını daha atar) Senin ve Eliert Lövborg’un çocuğunu, çocuğunuzu yakıyorum. (Geriye kalan kısmı da atar.) Yanıyor, çocuğun yanıyor!

Sevgili okurlar! Kıskançlık insana ne kötülükler yaptırıyor, değil mi?

YouTube

Dördüncü perdede Hedda, Jergen’e, Lövborg’un müsveddelerini yaktığını itiraf eder. Fakat kocasının tepkisi üzerine bir yalan uydurarak bunu kocası için yaptığını, başka birinin ondan daha iyi olmasına katlanamadığını sözlerine ekler.

Saf Jergen (George) hemen karısına inanır, güzel sözleri ile mutluluktan coşar. Bunun üzerine Hedda kocasına başka mutlu bir haber vermeyi daha düşündüğünü söyler, bir süredir kilo aldığını hatırlatır fakat hemen ardından bu güzel haberi Julia Hala’nın söylemesinin daha iyi olacağını ekler. Söylemek üzere olduğu hamileliğidir.  Ancak tam Jergen (George) bu hamilelik meselesini sezmiş, sevinmeye hazırlanırken Hedda konuyu tekrar yakılan müsveddelere getirerek değiştirir.

Çiftin yanına Thea gelir, Lövborg hakkında endişelendiğini söyler. Hâkim Brack sahneye girdiğinde ise oyunun temposu ve heyecanı daha da artar. Kendisinden Lövborg’un hastanende olduğunu öğreniriz. Tabanca ile ağır yaralanmıştır. Hedda merakla Lövborg’un başından mı yoksa kalbinden mi kendini yaraladığını sorar. Hâkim herkesin yanında kalbinden vurulduğunu söyleyince Hedda büyük bir sevinç duyar. Lövborg’un kendisine olan sevgisinden ötürü intihar ettiğini düşündüğü için bu hareketi güzel ve soyluca bulur. Adeta bu ölüm ile kendini teselli eder. Hedda hep arzu ettiği gibi Lövborg’un kaderini sonunda belirlemiştir.

Hedda’nı meselesinin güç olduğunu söylemiştik. Peki güç neye yarar? Güçlü olan kimdir? Hedda güç deyince ne anladığını Hakim Brack ile baş başa kaldığında söyler.

HAKİM BRACK – Eliert Lövborg sizin için çok değerliydi, bunu belki kendinize bile itiraf edemiyorsunuz. Yanılıyor muyum?

HEDDA – Bu tip sorulara yanıt vermek âdetim değildir. Sadece şunu biliyorum ki Lövborg’un hayatı dilediği şekilde yaşayacak cesareti vardı. Hayata genç yaşta, güzel ve tertemiz veda edebilecek kararlılığa, azme sahipti.

YouTube

Bu sohbette ayrıca işlerin seyri de değişecektir. Thea ve Jergen Tesman odadan ayrıldıktan sonra Brack az önce söylediklerinin doğru olmadığını, Lövborg’un hastanende olmadığını zaten çoktan ölmüş olduğunu söyler. Hem de öyle kendini kalbinden falan vurmamıştır. Tüfek şu meşhur kızıl saçlı hanım Matmazel Diana’nın yanında iken ateş almış. Lövborg kadının yanına gidip çocuğunu (yani yeni kitabının müsveddelerini)  kaybettiğini, derhal bulunmasını istediğini söyleyerek orada kavga çıkarmıştır.

Bu durumda çıkan kavganın sonucu Lövborg’un öldürüldüğünü anlarız. Hem de kalbinden değil bağırsaklarından vurulmuştur.

Oyun hızla finale doğru ilerlerken arka arkaya iki kriz patlak verir. Bizim Hedda’yı pek seven yargıç kadına şantaj yapmaya kalkar. Lövborg’un vurulduğu silahların Hedda’ya ait olduğunu bildiğini söyler. Ama Hedda’nın endişe etmesine gerek yoktur. Çünkü bunu polise (henüz) söylememiştir.

Bir erkeğin, hele sevmediği bir erkeğin boyunduruğu altına girme fikri Hedda için ölüm demektir.

BRACK – Hayır Hedda Gabler. Ben susarsam bulamazlar.

HEDDA – (Endişe ile Brack’a bakar) Ya susmazsanız, o zaman ne olur?

HAKİM BRACK – Tabancanın çalındığını iddia etmek her zaman mümkün.

HEDDA – Ölmek tercih edilir buna!

HAKİM BRACK – Böyle şeyler söylenir ama yapılmaz!

YouTube

Hedda bu pis adamın şantajından sonra intihar etmeyi aklına koymuştur şüphesiz. Ancak ikinci darbeyi de kocasından yer. Kocası ona Thea’nın elinde kalan müsveddeler ile Lövborg’un eseri üzerinde çalışmaya başlar. Kitabı tamamlamaya niyetleri vardır. Hem Thea’nın kendisine çalışırken çok ilham verdiğini söyler. Dahası ikisi de çalışırken rahatsız edilmek istemezler. Jergen Tesman Hakim Brack’a dönüp karısı ile bundan sonra sık sık ilgilenmesini rica eder. (Buyurun bir de buradan yakın!)

YouTube

Eh, zavallı Hedda için hayatına son vermekten başka seçenek kalmıyor. Kahramanımız piyano başına geçer ve son derece canlı bir dans havası çalar. Jergen Tesman kaybettikleri yakınları olduğunu hatırlatarak karısını uyarır. Hedda’nın yanıtı yine ironiktir. Bundan sonra hep sessiz olacağını söyler.

Silah sesi duyduklarında Hedda ölmüş, kocası Jergen onun intihar ettiğini aklına getirmemiştir. “Yine mi silahlarla oynuyorsun,” diye karısına çıkışır. Hedda kendini vurduğunda Hâkim Brack cesedin başına gelir ve “insanlar böyle şeyler yapmazlar”, der.

Hakim Brack’in sözleri İngilizce karşılığı “people don’t do such things” olarak pek meşhur.   Bu isimde çok satan yazar Ruth Rendell’in romanı, romandan uyarlama 1985 yapımı aynı adlı TV dizisi de var.

Yine de ben Tunç Yalman’ın çevirisini daha çok sevdim.  “Böyle şeyler söylenir ama yapılmaz” şeklinde. Zaten edebiyat dediğimiz alan da bu hayatta söylenip de yapamadığımız şeyleri yapmaya yaramıyor mu?

Kıssadan Hisse,

  • Az ile yetinmeyi bilmeyen çoğu bulamaz. Dimyat’a pirince giderken elindeki bulgurdan olur.
  • Kadınları tehdit ederek elde edemezsiniz. Onlara başınızdan geçen ilginç hikâyeler anlatın, küçük sırlar verin.
  • Silah ile oyun olmaz.
  • Zor kullanan, çirkeflik yapan değil; yumuşak huylu, erdemli olan güçlüdür.
  • Okuyarak yazar olabilirsiniz, ama iyi bir yazar olmak için hayat tecrübesi de şarttır.
Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı. Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

YAZAR HAKKINDA

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı.
Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

Bir Yorum Yazın

2 + 1 =